Hindistan’ın dökülen makyajı: Keşmir
Müslümanların taraf olduğu kriz alanlarında sorunların çözümü için bazen eldeki imkânların yeterince kullanılmadığı, bu nedenle de bir yalnızlaşmanın yaşandığı gerçek. Toprakları işgal edilen, temel insani hakları elinden alınan Müslüman azınlıkların taleplerinin çözümsüzlüğe kurban edilmesi bizzat şiddetin kaynağı olmaktadır.
Askeri ve siyasi olarak devlet gücü karşısında ezilen, terörize edilen, ötekileştirilen Müslümanlara ‘azınlık olarak yaşamasını öğrenmeleri’ tavsiyesi de hayli konformist bir yaklaşım. Oysa fiili durum ne olursa olsun Müslüman azınlıkların genelde temel sorunu insani ve İslami taleplerinin karşılanmaması sebebiyle (çoğunlukla) bir zamanlar hakim oldukları topraklarda ikinci sınıf insan muamelesi görmeleridir. Yaşanan isyan duygusunun temel kaynağı da budur. Çaresizliğin bu noktaya geldiği durumlarda da yer yer fiili direniş hareketleri devreye girebilmekte. Hatta kimin kim adına savaştığının bile belli olmadığı ortamlarda en büyük zararı yine Müslüman azınlıklar görebilmektedir. Üstelik bölgesel hesaplar, rakip devletler arası çekişmeler bu silahlı çatışmaları manipüle edebilmektedir.
DEVAMI>>>
Erguvanlar da yanar
Tabiatla insan ilişkisinin, sadece şehir kültürünü değil insan muhayyilesini belirleyen bir yanı var. Bunu en iyi, insanların mevsimlerin dönüşümü karşısında yaşanan sıradışı olaylara verdikleri tepkilerde anlarız. Anadolu’nun kıta özelliği sergileyen iklim ve coğrafi zenginliği dilimize de yansır. Bahar ‘kırkikindi yağmurları’yla yaşanır Anadolu’da. İstanbul, ‘ahmak ıslatan’ları ile bilinir. Kaç zamandır ahmak ıslatanların artık yağmadığını fark ettim geçenlerde. Tropikal iklimlere özgü yağışlar alıyor artık. Sanki yağmurdan farklı bir şey boşanıyor üstümüze. Gök açılıp birden boşanan yağmurlar. Binlerce yıllık tabiat ve coğrafyayla kurlu aşinalığı sele veriyor. İstanbul’un iklimine, tabiatına, coğrafyasına hele hele insanına yabancı gelen yağmurlar… Yazı, baharı, kışıyla oluşan tabiat iç içe, tabiatla beraber ama şehirli bir yaşama kültürü yağmurların aniden bastırması gibi apansız geliveren baskınlarla da tarumar oluyor sanki. İnsan eliyle bozulan kozmik denge yine insanı bozuyor. Çoktan yok edilen mimarisi, şehir dokusu, evlerin konumu, labirenti andırdığı söylenen sokakların iç düzeni mevsimlerin ritmine ayarlıydı oysa.
DEVAMI>>>
Kapitalizmin iğvasına kapılmak
Türkiye’de İslami düşünce ve hassasiyet sahibi aydınların Batı’yla yüzleşme maceralarının yaşadığımız siyasal, toplumsal ve askeri tarihsel süreçten etkilenmemesi imkansızdı. Klasik İslamcılık düşüncesinin ilk dönemler Batı’nın sömürgeci tasallutu karşısında alelacele kurtuluş yolları ararken içine düştüğü durum da bu etkileşimlerin bileşkesidir. Müslümanların muhatap oldukları mağduriyetten kurtulmalarına çare arayan acilci çözümler koleksiyonuydu. Bugün pek çoğunu aştığımızı düşündüğümüz fikri ve felsefi yanılgıların hangi toplumsal şartların ürünü olduğunu daha iyi anlayabiliyoruz. Teknik, ilerleme, bilim, tarihi tekamül, demokrasi, meşveret gibi kavramların felsefi temelleri çözüldükçe temel sorunlar daha bir ortaya çıkıyor.
Kaybedilen mekânlar
Bu ülkede Müslümanca hassasiyetleri olan aydınların ve sanatçıların beslendiği kaynaklarla yetişme şartları yeterince ortaya konmuş değil. Oysa bugünü anlamak biraz da içinden geçtiğimiz mecraları anlamaktan geçer. Aydınların yetiştiği sosyal çevre şartlarına dair sosyolojik analizler bir yana küçük insan hikâyeleri, mekânlar daha çok açıklayıcı olabiliyor. Edebiyat da tam bu noktada devreye giriyor zaten. Hatırlatmayı silikleştiren hız dünyasına karşı hafızayı diri tutan ayrıntılar, zaman ve mekân örgüsü…
DEVAMI>>>
Ne söylediği önemli
Medyada her zaman dikkat çeken ancak ne üslubu ne de müktesebatı bakımından ciddiye alınmayan isimler her daim olmuştur. Sözlerinden, iddialarından çok dil ve üsluplarıyla gündeme gelirler.. Bu kişilerin daha çok ne söylediğine değil, nasıl söylediğine yoğunlaşır insanlar. Zaten bu tiplerin yapmak istedikleri de budur. Meselenin özünü kaçıranlar üsluba takılırlar. Kendi fikirleri yoktur. Birileri adına konuşurlar. Patavatsızlık ve terbiye sınırlarını aşmaları da bunlara suflörlük yapanları gizlemek içindir aslında. Geniş kitleler şekil şartlarına odaklanmışken belli yerlere mesaj verilmiştir. Aşırı iddiaların arasına gizlenmiş ana metni bulmak bazen zor olabilir.
DEVAMI>>>
Doğudan yükselen nefret modeli
Batılıların sömürgecilik deneyimi onlara güç ve iktidarın elde edilmesi ve sürdürülebilmesinin incelikli yöntemlerini de öğretti. Mesela İngilizler nüfuslarının kat kat fazlası toplulukları sömürgeleştirmeleri ve bunu hala dolaylı yollardan sürdürebilmelerini geliştirdikleri iç siyasete borçlular. İngiliz siyasi aklı en olumuz ortamda bile alacaklı olmalarını, güçle elde edemeyeceklerini masa başında kazanmalarını sağladı. Farklılıkları olmakla beraber Avrupalıların hemen hepsinde böylesi bir siyaset refleksi gelişti.
DEVAMI>>>
Bir ‘dil’in açtığı hasar
Referandum sonuçları üzerinde tarafların derin düşünmeleri gerekiyor. Sayısal üstünlük her zaman siyasal kazanç anlamına gelmeyebilir.
Alınan sonuç, oyunun kurallarına uygun, kazananı belli olsa da siyaset farklı dinamiklerle işliyor. Ancak bundan sonraki aşamada siyasetten çok bu ülkenin sosyolojisi devreye girecek sosyolojiyi yok sayarak siyaset yapılamaz.
Alınan sonuçlara bakıldığında net olan şu gerçek: Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimindeki aldığı oya yakın bir sonucu tek başına almış olmasıdır. Bu durum AKP açısından dikkate alınması gereken başlı başına bir gösterge.
DEVAMI>>>
Politik tiyatro
12 Eylül sonrası yapılan ilk serbest referandum 1987’de gerçekleşen anayasada yer alan geçici maddenin yani ‘siyasi yasakların kaldırılması’ içindi. Daha önceki referandumların ihtilal ortamında ve hangi şartlarda yapıldığını belirtmeye gerek yok.
DEVAMI>>>
ABD’nin müdahale kapasitesi
Suriye’yi vuran Amerika şimdi de Kuzey Kore’yi hizaya getirmeye çalışıyor.
Amerika’nın askeri gücü göz önüne alındığında tek tek tehdit edemeyeceği ülke yok gibi. Bu gücünü kullanarak pek çok ülkeyi dize getirebilir.
DEVAMI>>>
Osmanlı’ya nasıl sahip çıkılmaz?
Strazburg’ta bir grup vatandaş Osmanlı kıyafetleri ile referandum için oy kullanmaya gelmiş. Fransa yasalarına saygılı yaşadıklarını ancak geçmişlerini, örf ve adetlerini de unutmadıklarını göstermek istediklerini ifade etmişler… Belli ki kıyafetlerin temsil ettiği ya da ona yükledikleri anlam üzerinden siyasi mesaj da vermek istemişler.
DEVAMI>>>