Doğudan yükselen nefret modeli

Batılıların sömürgecilik deneyimi onlara güç ve iktidarın elde edilmesi ve sürdürülebilmesinin incelikli yöntemlerini de öğretti. Mesela İngilizler nüfuslarının kat kat fazlası toplulukları sömürgeleştirmeleri ve bunu hala dolaylı yollardan sürdürebilmelerini geliştirdikleri iç siyasete borçlular. İngiliz siyasi aklı en olumuz ortamda bile alacaklı olmalarını, güçle elde edemeyeceklerini masa başında kazanmalarını sağladı. Farklılıkları olmakla beraber Avrupalıların hemen hepsinde böylesi bir siyaset refleksi gelişti.
Rus sömürgeciliği de belki daha kanlı ve sert bir tahakküm tarzıdır. Bunu Sovyet İmparatorluğu döneminde de sürdürdüler.

Daha uzakta içe kapalı bir imparatorluk kuran Kızıl Çin tümüyle farklı yöntem geliÅŸtirdi. Kadim dönemlerden itibaren içe kapalı bir medeniyet olarak varlığını sürdüren Çin kültürünün öteki ile iliÅŸkisi sert ve dışlayıcı oldu. Batılıların saldırılar karşısında içe kapanmışlığın kırılgan dokusu toparlanma döneminde benzer sertlikte olması kaçınılmazdı. Kızıl Çin’in hinterlandındaki bölgelere doÄŸru yayılması içe kıvrık bir uygarlığın farklı olanla iliÅŸkilerinde dışlayıcı, ötekileÅŸtirici siyasetlerin uygulanmasıyla ortaya çıktı.

Sömürgecilik ve sonrası Batılıların farklı kültürlerin kıtaya taşınması karşısındaki tutumları ile Çin gibi Asyalı içe kapalı sert savunma refleksi olan bir uygarlığın tepkileri arasında önemli farklılıklar ortaya çıkması kaçınılmazdı. Batı Avrupalılar üstünlük duygularını terk etmemek kaydıyla en azından geçirdikleri siyasal, toplumsal dönüşümlerin ve Batılı anlamda özgürlükçü politikalar sonucu daha çoÄŸulcu anlayışı benimseyeceklerdi.. Yasal ve toplumsal konsensüsü olarak çoÄŸulculuÄŸun ÅŸekil ÅŸartları her ne kadar yerine getirilse de toplumsal bilinçaltında dışlayıcı, küçümseyici alışkanlıklar varlığını sürdürecektir. Renk, gelenek, din, dil gibi temel faktörler bu ayrışmanın ortaya çıktığı kırılma zeminleridir. Avrupa’nın yaÅŸadığı tarihsel tecrübe en azından söylem düzeyinde azınlıkları, farklı kültürler ile bir arada yaÅŸama imkanına kapı aralıyordu.

İçe kıvrık Çin kültürünün daha dışlayıcı, daha özcü bir gelenekten gelmesi azınlıklara karşı daha acımasız, tahammülsüz siyasetler geliştirecektir. Kızıl Çin uygulamaları hem Komünizmin hem de kadim Çin kültürünün içe kapanıklığının sentezi olarak yeni bir mecrada ilerledi. Ve Mao kültür devrimiyle doruğa çıkan strateji tek tip tek boyutlu bir toplum çıkarma girişiminden başka bir şey değildi. Her ne kadar proleter devrimin sınıfsızlık iddiasıyla herkesi eşitleme girişimi pratikte farklı kültür ve hayat tarzlarını yok eden ceberut devlet politikalarına dönüşecektir.

Bugünlerde Batı’da geliÅŸen Ä°slamofobi ile Çin’de geliÅŸen Ä°slamofobik uygulamaların mahiyeti farklı gibi görünse de pratik uygulamaları birbiriyle özdeÅŸleÅŸiyor. Hala Avrupa deÄŸerleri renk ırk din farkı tanımıyor olsa da pratik hayatta toplumların genlerinde var olan tepkiler belirleyici. Müslüman isimli bir Amerikan vatandaşının diÄŸer vatandaÅŸlarla eÅŸit muamele gördüğü söylenemez. Yazılı olmayan kurallar her zaman için devrede olmuÅŸtur. Özellikle 11 Eylül sonrası Müslümanlar sadece devlet aparatı istihbarat örgütlerinin operasyonlarına muhatap olmakla kalmadı toplumsal nefret de tırmanışa geçti. Bu nefret siyasilerce küresel politikalara uygun biçimde yönlendirildi, kullanıldı. Bugün Batıyı sarsan Ä°slamofobi, her ne kadar Ä°slam korkusu olarak tercüme edilse de korkudan çok ırkçı bir ötekileÅŸtirmeyi nefreti temsil eder.

Benzer uygulamalar daha katı acımasız biçimde Çin’de kendini gösteriyor. Ekonomik olarak kapitalist sistemin, siyasal olarak komünizmin yürürlükte olduÄŸu Çin hükümeti, Müslüman azınlıklara dolaylı yollardan deÄŸil doÄŸrudan ve cebren uyguladığı devlet politikaları ile baskı uyguluyor.. Özellikle Çin asıllı olmayan Müslümanlara, Uygur Müslümanlarına yönelik baskıcı politikalar hiç eksik olmadı.

Bu zamana kadar siyasi rekabet nedeniyle kızıl Çin’in Uygur Türklerine uyguladığı baskı ve asimilasyon politikaları insan hakları baÄŸlamında Batı’dan eleÅŸtiri alıyordu. Hatta zaman zaman siyasi baskı aracı olarak kullanılabiliyordu.

Artık yerkürenin doğusu ve batısı Müslüman karşıtlığında aynı yöntem ve uygulamalarda buluştu. Batıda yavaş yavaş oluşturulan tehdit algısı ile Müslümanlığı kamusal alanda görünür olmaktan çıkaran yasalar yürürlüğe konuyor.. Beş yıl önce hayal edemeyecek kısıtlamalar yasal hale geliyor.. Başörtüsü yüzünden işten çıkarmayı hak sayan karar, nefret duygusunun bu genel tehdit algısına dönüşmüş şekli…

Çin’de toplumsal mekanizmalar bu derece hassas olmadığı için tarihsel deneyimine uygun olarak kaba ve ÅŸiddet uygulayarak benzer kararları devreye sokuluyor.

En son alınan karar artık tepki bile çekmemeye baÅŸladı. Muhtemeldir ki Batılı siyasetçiler bunu içten içe onaylıyor en azından itiraz etmeyecek bir psikoloji içindeler. Çin’in uygulamaya koyduÄŸu yeni kararda Uygur Türklerinin Ä°slami isimleri kullanmalarını yasaklıyor. Ä°lk duyulduÄŸunda infial patlaması yaÅŸaması gereken dünyanın sessizliÄŸi bu anlamda hayli manidar. Mesela Mücahid, Muhammed, Talip, Seda, Hacı, Arafat, Türkizat, Ä°slam, Müslima gibi Müslüman ve Türk isimlerin kullanılması kanunla yasaklandı.

Uzun zamandır Çin iÅŸgalindeki DoÄŸu Türkistan’daki özellikle dini yasakların aşırı boyutta olması, camilere giriÅŸin yasaklanması, dini eÄŸitimin engellenmesi sıradan uygulamalar haline gelmiÅŸti. Yeni durumda artık insanlara istediÄŸi isimleri bile kullanma özgürlüğünün elinden alınası insanlık sorunu haline gelmiÅŸtir..

Bir döneme Çin üzerinde siyasi amaçla da olsa insan hakları ihlalleri baskısı yapan Batılı ülkelerin bundan böyle Ä°slamofobi uygulamalarında Çin’den örnek almalarından korkulur.

Ýlgili YazýlarDüşünce

Editör emreakif on April 20, 2017

Etiket: , ,

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Daha Yeni Yazýlar: