Mermerde iz bırakan adam

Necip Fazıl hayatının hiç bir döneminde bugün olduğu kadar resmi kabul görmemişti. Ona gösterilen itibarın, verdiği mücadelenin bir sonucu olarak okumaya yatkın olanlar muhtemelen çoğunluktadır. Necip Fazıl gibi pek çok ismin, değerin, popüler kültür malzemesi haline getirilmesi ile kıymetlerinin takdir edilmesi arasındaki mahiyet farkının ortadan kalktığı bir dönemde bazı şeyleri anlatmak daha da güçleşiyor.

Bir “dava adamı” olarak O’nun hayatı aslında modern Türkiye’nin siyasi ve sosyal tarihinin de özetidir. Bu memleketin tüm ideolojik, sosyal, kültürel, siyasi çelişkilerinin, açmazlarının, dönüşüm evreleri ve aktörleri Necip Fazıl’ın hayatına bakmadan, mücadelesi ve iddiaları anlaşılmadan çözümlenemez… Türk şiirindeki yeri, çeşitli alanlarda kalem oynattığı sanatı bir yana bir dava adamı olarak düşüncesi ve eylemliliği Türkiye’nin yakın tarihinin de seyir çizgisidir.
DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce, Kültür

Yazanemreakif on May 31, 2016

Tags:

‘Amerikan rüyası’nın kabusu

Amerika’nın kendi geçmişi ile barışması olarak algılanmıştı Obama’nın başkan seçilmesi. Zencilerin, kölelerin külleri üzerinde kurulmuş bir uygarlığın, “Amerikan rüyası”nın kabusu başa geçmiş, geçmişi ile yüzleşmişti sonuçta! Obama’nın ne kadar zenci olduğu tartışılmadı bile, ama sonuçta saf beyaz değildi. Renk körü bir toplumun melezi zenci kategorisine koyarak geçmişiyle barışmasının erdemi olarak takdim edildi.

Amerikan toplumunu itirafçı toplum olarak tanımlayan sosyal bilimciler bu renk körlüğünün nedenini antropolojinin konusu yapmaya cesaret edebilecekler mi? Sanmam. Batı dışı toplumları nesneleştirmeye, laboratuvar malzemesi olarak inceleyen disiplin olarak doğan antropolojinin aynasında kendilerini görme cesareti gösterebilmeleri beklenemezdi. Buna cesaret edenler ise akademinin dışına itilecek, marjinalleştirilecekti… Ama sosyolojik bir tanımlama olarak itirafçı toplum olmayı, kendi geçmişiyle yüzleşme cesareti ve erdemine sahip olmayı içtenlikle benimseyebilir, ayrıcalıkları olarak takdim edebilirler.
DEVAMI>>>…

Posted under Dünya, Düşünce

Yazanemreakif on May 28, 2016

Tags: , , ,

İslamcılık yerel mi, yerli mi?

Türkiye sömürgecilik uygulamasına benzer bir kültürel yangından geçti. Bu yangının kıvılcımları çoğunun sandığı gibi Osmanlı sonrası ateşlenmiş değil. En az 200 yıldır aydınlar, bürokratlar düzeyinde kültürel sömürgeleştirme süreci yaşandı. Kendi kendini sömürgeleştirmeyi başarmış nadir toplumlardan, coğrafyalardan biriyiz. Kendi kendini sömürgeleştirme süreci de sancısız gerçekleşen bir dönüşüm, kendi varlık şartlarını reddediş hikayesi değil elbette. Bir sam yeli esmiş gibi bu toprağın tüm verimlerini kurutmuş, bir yangın sonrası küllerinden savrulan kalınanlardan yeniden doğma, hayat bulma arayışının da hikayesi aynı zamanda.

Bu nedenle tarihi tecrübe diye yaslandığımız geçmişle ne sağlıklı bir kanal açılabildi ne de o birikimden bugüne anlamlı bir cümle kuracak soluğa sahibiz. Ya reddediş ya mutlak idealize ediş sarmalında yol bulmaya çalıştı toplum. Batıcıların sorunu halledilmiş gibiydi, çağdaş uygarlık şapkasını takmak yetmişti onlar için. Köklerinden yeniden doğmak isteyen daha doğrusu köklerini arayanlar için ise kül altında kalan tohumu yeniden yeşertmek kavgasıydı.

DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on May 26, 2016

Tags:

Cemaat-parti ikilemi

Özellikle Ortadoğu’da modern seküler siyaset ortamında İslami hareketlerin siyaset yapma tecrübeleri uzun çapraşık bir süreçten geçti. İslami hareketlerin bir yanda toplumu dönüştürme ihya, tebliğ gibi kavramlar üzerinde inşa edilen insana, topluma yönelik çalışmalar sürdürüldü. Diğer tarafta sadece bireysel yaşayış ve ahlak ile sınırlı kalmayan İslamın değer hükümlerinin hayata geçirilmesi ilkesi de İslami hareketlerin alamet-i farikası oldu… Yani siyaset alanı, hayatın farklı alanlarına dair “İslam ne diyor”u gösterecek bir mücadele olarak belirginleşti.

Bu da doğrudan siyasetin, güç ilişkilerinin alanına girdiği için mevcut çoğu diktatöryal seküler sistemlerle yüzleşmeyi, ilişkilerini ona göre şekillendirmeyi gerektirdi. İslam dünyasının askeri ya da hanedan despotizmi, yahut tek parti diktatörlükleri altında toplumsal taleplerin siyasete doğal ve meşru yollardan aktarılamadığı, temsil edilemediği göz önüne alındığında İslami hareketlerin temel sorunlarının nelerden kaynaklandığı anlaşılır. Meşru taleplerin siyasette temsil imkanı bulamayan her toplumsal ve siyasal taraf gibi İslamcılar da çoğu kez bastırıldı, yeraltına itilmeye zorlandı.

DEVAMI>>>…

Posted under Dünya, Düşünce

Yazanemreakif on May 24, 2016

Tags: , ,

Modern Zamanlar’da Seyyah Olmak | TVNet 21 Mayıs 2016

Posted under Video

Yazanemreakif on May 23, 2016

Muhafazakar Makyevelizm

Siyasal muhafazakarlığın batı siyaset düşüncesindeki anlamı, yeri ile Türkiyedeki muhafazakarlık çağrışımının birebir örtüşmediği varsayılır. Batıdaki siyasal bir akım olarak muhafazakarlığın tarihsel kökenleri, kendi içinde geçirdiği değişim ile Türk siyasetine yön veren muhafazakarlığın, örtüşen yanları olduğu kadar ayrışmaları da ima eder.

Ne ki, yine de sağ muhafazakar ideoloji, modern Türk siyasetinin en başat akımlarından biri olarak müesses nizamın kurucu olmasa da, taşıyıcı unsuru oldu. Tek parti dönemi hariç tutulursa sağ, sağ muhafazakar ve muhafazakar diye tanımlanabilecek iktidarlar taşıyıcı işlev gördüler. Her ne kadar sistemin temel ideolojisini onlar belirlemese de muhafaza etmek, bir şekilde hayatiyetini sürdürmek sağ ve muhfazakar iktidarların payına düştü.
DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on May 21, 2016

Tags: , , ,

Sosyalist oryantalizmi

Her siyasal hareket içinde doğup yeşerdiği toplumdan renkler taşır, etkilenir. Toplumun karakterini şekillendiren tarihi birikim, kültür, sosyal yapı, yüzyıllar içinde kristalleşen kültürel kodlar bir şekilde kendini gösterir. Tüm bunlar sosyolojiinin, toplumsal tarihin konusu olabilir. Siyasi ve ideolojik olarak başarısızlığın gerekçesi haline geliyorsa burada söz konusu olan entelektüel kapasitesizliktir.

Türkiye’de gelenekten, kültürden ve tabii ki hepsini kuşatan dinden bağımsız bir kurtarıcı misyona soyunan kesimlerin yıllardır içnden çıkamadıkları bir açmazdır Müslümanlık üzerrinden kendi başarısızlıklarını açıklamaya çalışmak. Önce Kemalistler “gerikalmışlık”ların, karanlığın gerekçesi olarak bu torplumun İslam geçmişini sorumlu tuttular. Yeni bir uygarlığın aydınlık ufkuna giden yolu halkın elinden tutarak göstereceklerdi. Geçmiş her şeyi ile kötüydü ve yeniye umut bir aydınlanma vaad ediyorlardı.
DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on May 19, 2016

Tags: , ,

Dağa çarpan hakikat gönüllüsü

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz…” Bu kutlu sözün somut, yaşayan, herkesin ittifakla kabul ettiği bir tecellisiydi.. Yaşadığı gibi göçtü . Hep yolda oldu ve o yol üzre menzile ulaştı. Aksini iddia edecek bir beşer yoktur.

“Bir dağ bir dağa çarptı” ve Hak’ka kanatlandı bundan altı yıl önce bugün.

Aslında o sadece bir dağ değil, gönül dağının zirvelerindeydi ve oradan bir kartal gibi kanatlandı.

Ne garip tecelli onunla son görüşmem de yine bir dağ yamaçlarında olmuştu. Vefatından kısa bir süre önce Viyana Alplerinde bir dağ kampında… Birlikte olduğumuz bir kaç gün içinde fırsat buldukca dağda, ormanlık kesimde zirvelere doğru yürümüş uzun uzun konuşmuştuk. Sanki olacaklardan haberli gibi dağa karş durup o mahzun gülümseyişi ile bir fotografını çekmişti. Hayatının tümünü kuşatan, kişiliğini özetleyen o mahzun mütebessim çehre kaldı bende en son. Alplerden Hindukuşlara kanatlanmış, ordan daha yükseklere, maveraya yol almak kaderinde varmış.

DEVAMI>>>…

Posted under Kültür

Yazanemreakif on May 17, 2016

Tags:

‘İngiliz rüyası’ esmer başbakan

Londra’ya beyaz olmayan bir göçmen çocuğunun belediye başkanı olması İngiliz rüyasını yeniden canlandırıldığı algısına yol açtı. Londra, Britanya İmparatorluğu’nun mirasını yaşatan bakiyelerden biri hâlâ. Her ne kadar İngilizler, ‘Üzerinde Güneş Batmayan İmparatorluk’tan adeta bir balıkçı adasına sığınmış olsalar da hâlâ o imparatorluğun gücünün temsilcisi gibi siyaset üretmeyi ustaca başarırlar. Küçülen ekonomilerini ve stratejik iddialarını, Amerika’ya bağımlı siyasi askeri ittifaktan aldıkları güçle uluslararası alanda da etkili bir siyasete çevirmede mahirdirler.

Pakistan asıllı Müslüman bir otobüs şoförü göçmenin çocuğu olarak Londra Belediye Başkanlığını nasıl kazandığı bir başarı öyküsü olarak elbette haber değeri var. Mesela Londra gibi dünyanın her yerinden insanı çeken kozmopolit yapısıyla hâlâ imparatorluk merkezi gibi bir görüntü veren Londralılar, hangi sosyal siyasal faktörlerle beyaz zengin muhafazakâr adaya karşı eski sömürgelerinden gelen birini seçmiş olabilir? Her şeyden önce şunu hatırlatmalı ki Londra’da beyaz olmayan nüfus artık %50’nin üzerinde. Bu demografik değişim bile seçimlerin rakamsal açıklaması hakkında fikir verebilir.

DEVAMI>>>…

Posted under Dünya, Düşünce

Yazanemreakif on May 14, 2016

Tags: ,

Gaza cannot normalize Israel

The issue of fixing relations with Israel has not been on the agenda because of the heat of internal politics. Although there hasn’t been an official agreement, it is evident that discussions are happening behind closed doors. It is evident from leaked news that both parties are using their aces while on the bargaining table.

It would be hard to suddenly change the course of the discourse used when we consider the discourse Turkey used against Israel in terms of foreign politics and internal politics. The discourse bar was held so high that the Arab world, which was constantly abused by Israel, brushed off the inferiority complex and started to believe that they would take revenge. It is evident that the voices that rose from Turkey were some kind of morale boost for the Arab world, which always felt degraded by Israel and their politically inferior leaders.

DEVAMI>>>…

Posted under English

Yazanemreakif on May 12, 2016

Tags: , ,