Erguvanlar da yanar

Tabiatla insan ilişkisinin, sadece şehir kültürünü değil insan muhayyilesini belirleyen bir yanı var. Bunu en iyi, insanların mevsimlerin dönüşümü karşısında yaşanan sıradışı olaylara verdikleri tepkilerde anlarız. Anadolu’nun kıta özelliği sergileyen iklim ve coğrafi zenginliği dilimize de yansır. Bahar ‘kırkikindi yağmurları’yla yaşanır Anadolu’da. İstanbul, ‘ahmak ıslatan’ları ile bilinir. Kaç zamandır ahmak ıslatanların artık yağmadığını fark ettim geçenlerde. Tropikal iklimlere özgü yağışlar alıyor artık. Sanki yağmurdan farklı bir şey boşanıyor üstümüze. Gök açılıp birden boşanan yağmurlar. Binlerce yıllık tabiat ve coğrafyayla kurlu aşinalığı sele veriyor. İstanbul’un iklimine, tabiatına, coğrafyasına hele hele insanına yabancı gelen yağmurlar… Yazı, baharı, kışıyla oluşan tabiat iç içe, tabiatla beraber ama şehirli bir yaşama kültürü yağmurların aniden bastırması gibi apansız geliveren baskınlarla da tarumar oluyor sanki. İnsan eliyle bozulan kozmik denge yine insanı bozuyor. Çoktan yok edilen mimarisi, şehir dokusu, evlerin konumu, labirenti andırdığı söylenen sokakların iç düzeni mevsimlerin ritmine ayarlıydı oysa.
DEVAMI>>>…

Posted under Kültür

Yazanemreakif on April 29, 2017

Tags: ,

Kapitalizmin iğvasına kapılmak

Türkiye’de İslami düşünce ve hassasiyet sahibi aydınların Batı’yla yüzleşme maceralarının yaşadığımız siyasal, toplumsal ve askeri tarihsel süreçten etkilenmemesi imkansızdı. Klasik İslamcılık düşüncesinin ilk dönemler Batı’nın sömürgeci tasallutu karşısında alelacele kurtuluş yolları ararken içine düştüğü durum da bu etkileşimlerin bileşkesidir. Müslümanların muhatap oldukları mağduriyetten kurtulmalarına çare arayan acilci çözümler koleksiyonuydu. Bugün pek çoğunu aştığımızı düşündüğümüz fikri ve felsefi yanılgıların hangi toplumsal şartların ürünü olduğunu daha iyi anlayabiliyoruz. Teknik, ilerleme, bilim, tarihi tekamül, demokrasi, meşveret gibi kavramların felsefi temelleri çözüldükçe temel sorunlar daha bir ortaya çıkıyor.

DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on April 27, 2017

Tags: ,

Kaybedilen mekânlar

Bu ülkede Müslümanca hassasiyetleri olan aydınların ve sanatçıların beslendiği kaynaklarla yetişme şartları yeterince ortaya konmuş değil. Oysa bugünü anlamak biraz da içinden geçtiğimiz mecraları anlamaktan geçer. Aydınların yetiştiği sosyal çevre şartlarına dair sosyolojik analizler bir yana küçük insan hikâyeleri, mekânlar daha çok açıklayıcı olabiliyor. Edebiyat da tam bu noktada devreye giriyor zaten. Hatırlatmayı silikleştiren hız dünyasına karşı hafızayı diri tutan ayrıntılar, zaman ve mekân örgüsü…
DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on April 25, 2017

Tags: ,

Ne söylediği önemli

Medyada her zaman dikkat çeken ancak ne üslubu ne de müktesebatı bakımından ciddiye alınmayan isimler her daim olmuştur. Sözlerinden, iddialarından çok dil ve üsluplarıyla gündeme gelirler.. Bu kişilerin daha çok ne söylediğine değil, nasıl söylediğine yoğunlaşır insanlar. Zaten bu tiplerin yapmak istedikleri de budur. Meselenin özünü kaçıranlar üsluba takılırlar. Kendi fikirleri yoktur. Birileri adına konuşurlar. Patavatsızlık ve terbiye sınırlarını aşmaları da bunlara suflörlük yapanları gizlemek içindir aslında. Geniş kitleler şekil şartlarına odaklanmışken belli yerlere mesaj verilmiştir. Aşırı iddiaların arasına gizlenmiş ana metni bulmak bazen zor olabilir.
DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on April 22, 2017

Tags: ,

Doğudan yükselen nefret modeli

Batılıların sömürgecilik deneyimi onlara güç ve iktidarın elde edilmesi ve sürdürülebilmesinin incelikli yöntemlerini de öğretti. Mesela İngilizler nüfuslarının kat kat fazlası toplulukları sömürgeleştirmeleri ve bunu hala dolaylı yollardan sürdürebilmelerini geliştirdikleri iç siyasete borçlular. İngiliz siyasi aklı en olumuz ortamda bile alacaklı olmalarını, güçle elde edemeyeceklerini masa başında kazanmalarını sağladı. Farklılıkları olmakla beraber Avrupalıların hemen hepsinde böylesi bir siyaset refleksi gelişti.
DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on April 20, 2017

Tags: , ,

Bir ‘dil’in açtığı hasar

Referandum sonuçları üzerinde tarafların derin düşünmeleri gerekiyor. Sayısal üstünlük her zaman siyasal kazanç anlamına gelmeyebilir.

Alınan sonuç, oyunun kurallarına uygun, kazananı belli olsa da siyaset farklı dinamiklerle işliyor. Ancak bundan sonraki aşamada siyasetten çok bu ülkenin sosyolojisi devreye girecek sosyolojiyi yok sayarak siyaset yapılamaz.

Alınan sonuçlara bakıldığında net olan şu gerçek: Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimindeki aldığı oya yakın bir sonucu tek başına almış olmasıdır. Bu durum AKP açısından dikkate alınması gereken başlı başına bir gösterge.
DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on April 18, 2017

Tags: ,

Politik tiyatro

12 Eylül sonrası yapılan ilk serbest referandum 1987’de gerçekleşen anayasada yer alan geçici maddenin yani ‘siyasi yasakların kaldırılması’ içindi. Daha önceki referandumların ihtilal ortamında ve hangi şartlarda yapıldığını belirtmeye gerek yok.
DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on April 15, 2017

Tags: ,

ABD’nin müdahale kapasitesi

Suriye’yi vuran Amerika şimdi de Kuzey Kore’yi hizaya getirmeye çalışıyor.

Amerika’nın askeri gücü göz önüne alındığında tek tek tehdit edemeyeceği ülke yok gibi. Bu gücünü kullanarak pek çok ülkeyi dize getirebilir.
DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on April 13, 2017

Tags: , ,

Osmanlı’ya nasıl sahip çıkılmaz?

Strazburg’ta bir grup vatandaş Osmanlı kıyafetleri ile referandum için oy kullanmaya gelmiş. Fransa yasalarına saygılı yaşadıklarını ancak geçmişlerini, örf ve adetlerini de unutmadıklarını göstermek istediklerini ifade etmişler… Belli ki kıyafetlerin temsil ettiği ya da ona yükledikleri anlam üzerinden siyasi mesaj da vermek istemişler.
DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on April 11, 2017

Tags: ,

Ritmin gücü

Uluslararası yarışmalarda karşımıza çıkar marşlar. Madalya törenlerinde anlamadığınız bir dilde, hoşlanmadığınız hatta size hiç hitap etmeyen bir müzik çalmaya başlar. Madalya sahibinin yarı ibadet hissiyle bir huşu maskesi takınarak dinlediği marşlar çoğu kez soğuk ve boğuk gelir. Bu durum sadece farklı bir kültürün müzik anlayışının notalara dökülmüş şeklinin, bestenin, sesleri kulağımıza aşina gelmeyen enstrümanların bir sonucu olduğunu düşünürdüm. Buna karşılık anlamadığımız bir dilde olmasına rağmen kanımızı çağıldatan kimi marşlar da olabilir. Mesela Boşnakların değiştirilmeden önceki marşları böyledir.

DEVAMI>>>…

Posted under Düşünce

Yazanemreakif on April 8, 2017

Tags: