Tarihin sonu yahut apolitik devrim

MaÄŸrip’ten Nil vadisine uzanan Arap isyanlarını anlamlandırmak sloganlara sığmayacak kadar önemli. “Arap Baharı”nın ya da “Arap uyanışı”nın muhtemel sonuçları üzerine konuÅŸmak, nedenleri üzerine fikir yürütmek kadar kolay deÄŸil. Ne de olsa siyasal ve toplumsal hareketlilik yaÅŸanıyor ve üzerinde tahmin yürüterek bu olaylar ÅŸurada duracak demek her zaman mümkün olmayabilir.

Time Dergisi yılın adamı olarak “protestocu”ları seçti. Yakın zamanda derginin kapağında BaÅŸbakanın yer almasıyla yılın adamı konusunun magazinel boyuttaki tartışmalarını bir kenara bırakacak olursak protestocuların seçilmiÅŸ olmasını bir ‘gösterge’ olarak okumak gerekiyor. Time Dergisinin muhtevası, popülerliÄŸi bir tarafa temsil ettiÄŸi yer açısından bir anlam ifade ediyor. Öncelikle tarihsel bir arkaplan olarak bu hareketleri yani Arap Baharını 60’larda Amerika’daki sivil haklar mücadelesinin, 80’lerde nükleer silah karşıtı gösterilerin türünden ve de devamı niteliÄŸinde bir hareket olarak okuma eÄŸiliminde.

Tunus’ta baÅŸlayan ve Mısır gibi Arap dünyasının kalbi olan dev bir ülkeyi harekete geçiren kitlesel gösterileri, yani protestocu/ları harekete geçiren nedenlere, bunların profillerine ve nihayet dünya görüşlerine dair aslında son derece ideolojik bir yorum yapıyor. Time, Tunuslu seyyar satıcının kendini yakmasıyla alevlendirdiÄŸi gösterilere geçmeden önce önemli bir iddiayı tekrarlıyor: 1989’da Francis Fukuyama’nın dillendirdiÄŸi tarihin sonu tezi… Ä°nsanlık tarihinin sistem arayışının Sovyetlerin çöküşü ve ideolojik evrimin tamamlanmasının ardından Batı liberalizminin zaferiyle sona erdiÄŸini tekrarlıyor.

Yılın adamı seçilen “Protestocu” tarihin sonu tezinin yani Batı liberalizmin zaferini mi simgelemektedir?

Bir yönüyle bakıldığında Time bu tezi doğrulamak için seküler, liberal, Batıcı gençlerin temsil ettiği bir devrim portresi çizmektedir. Dergiye göre bölgedeki örgütlü, İslamcı örgütlere rağmen örgütsüz, seküler, liberal gençlik küreselleşmenin imkanlarını kullanarak devrimlere yön verdiler. Daha iyi hayat sürmek, daha çok tüketmek, daha özgür bir toplumda yaşamak, küresel dünyayla bütünleşmek isteyen kitleler ayağa kalkarak diktatör rejimleri devirdiler ve özgürleştiler.

Son yarım yüzyıla damgasını vuran Amerika, dünyanın bu bölgesini askeri dayatma yerine teşvik edici rolü ile özgürleştirmekteydi. Burada küreselleşmenin teknolojik imkanları ikincil bir etkiye sahipti.

Gerçekten de meydanlardaki kitlelerin taleplerine bakıldığında apolitik bir görünüm sergiliyordu. Bu görüntü ideolojisiz, yani en çok korkulan Ä°slamcıların taleplerinin öne çıkmadığı bir devrim görüntüsü… En azından baÅŸlarındaki diktatörlerin devrilmesi ortak paydasından baÅŸka bir ortak söylemi olamamasıyla apolitikti, devrimler.

Asıl sorun kitleler meydanları boÅŸaltıp, evlerine döndükten sonra nasıl bir düzenin kurulacağına iliÅŸkindi. Ve Batı dünyası bu apolitik görünümün “tarihin sonu”yla meÅŸrulaşıp liberal dönüşüme evrilmesi için her türlü çabayı gösterdi.

Meydanlar boşalınca en çok korkulan, örgütlü ve toplumsal tabanı olan İslamcıların devreye girip sistemin Batı ile gerçek bağını kuran askeri bürokrasinin tümüyle devre dışı kalacağı dolayısıyla stratejik çıkarları zedeleyecek yeni bir yapılanmanın oluşmasıydı. Bunu engellemek için psikolojik ve siyasi her türlü araç kullanıldı. Öne sürülen Türk modeli bile İslami hareketler için bir baskı unsuru olarak öne çıktı.

Apolitik devrimlerin küresel kapitalizme eklemlenecek bir devrime dönüşmesi gerekiyordu. Bunun için küresel sistemin kurbanı Ä°slamcılar adeta iktidar rüşvetine razı edilerek aktör haline getirildi. Liberal müdahalecilik adına gerektiÄŸinde askeri müdahale yapabilen Batı sistemi tarafından devrimler; Mısır’da, Tunus’ta yıllardır ezilen, ayaklar altına alınan halkın onuru iade ediliyormuÅŸ gibi görünerek Ä°slamcılar eliyle sisteme dahil edilme sürecine sokuldu.

Batı açısından, küresel kapitalizme gerçek anlamda alternatif olma fırsatını elinde tutan Ä°slam’ın teklifini “tarihin sonu” parantezine alma giriÅŸimidir apolitik devrimler. Time’ın “protestocu”su bu anlamda Arap Baharının Batının görmek istediÄŸi sonuçlar açısından yorumlanmasıdır. Åžimdilik baÅŸarılmış görünen bu sonucun nereye evrileceÄŸini ise Ä°slamcı hareketlerin iktidar rüşveti karşısındaki tavırları belirleyecek.

Ýlgili YazýlarDüşünce, Siyaset

Editör emreakif on December 15, 2011

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar