1914-2014 kanlı yüzyıl bitti mi?

Ä°nsanlık tarihinin en uzun ve kanlı yüzyılının sonundayız. Batılıların pek sevdiÄŸi sonlu tarih anlayışından farklı bir sonlandırma bu. Bir tür tarihle insanlığı yüzleÅŸmeye çağıran bir yüzyıl sonu ilanı…

Ä°nsanlık tarihinde herhalde sömürü hırsıyla bu kadar kanlı, tahripkar, peÅŸ peÅŸe dünya savaÅŸlarının yaÅŸandığı bir zaman dilimi olmamıştı. 1914 yılı, Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle insanlık adına sergilenen vahÅŸetin sahnede görünmeye baÅŸladığı dönüm noktası olacaktır.

1914 ile 1918 arası yaÅŸanan Birinci Dünya Savaşı’nın üzerinden çok zaman geçmeden Ä°kinci Dünya Savaşı patlak verecektir. 1939-1945 arası kapışma kadar tarih boyunca bu denli ağır bedel ödenen bir dönem olmadı herhalde. Sadece Ä°kinci Dünya Savaşı’nda ölenlerin sayısı 50 milyon civarında… 72 milyon olduÄŸunu söyleyen kaynaklar da var. Birinci Dünya Savaşı’nda ölenlerin sayısına dair verilen rakamlar ise 20 milyondan baÅŸlıyor.

1914’te baÅŸlayan son uzun ve kanlı yüzyılın bir de soÄŸuk savaşı oldu. Daha uzun süreye yayılan bu süreç, soÄŸuk da olsa savaÅŸ dönemi. Ä°ki dünya savaşından görece ders alan dünyanın, daha doÄŸrusu Batı’nın görece barış içinde geçirdiÄŸi, Sovyet bloku ve Batı’nın rekabetiyle tanımlanan soÄŸuk savaÅŸ dönemi… Bu ‘barış dönemi’nde de kayıp sayısı en az 20 milyon… İçine üç dünya savaşını sığdırabilmiÅŸ, 120 milyondan fazla insanın canına mal olmuÅŸ bir savaÅŸlar çağından bahsediyoruz. Oysa bize anlatılan Batı eliyle insanlığın en ileri hayat standardına kavuÅŸtuÄŸu, evrensel ilkelerin hayata geçirildiÄŸi, ilerlemenin altın çağını yaÅŸadığı bir yüzyılın maliyetini sorgulamak karamsar, hatta kötücül niyetlilerin iÅŸi olabilirdi!

Bunca katliam ve yıkımın üstüne bu çaÄŸ insanlığın en parlak yükseliÅŸ dönemi olarak takdim edilse de adına ‘dünya savaşı’ denilen ‘yıkımlar çağı’ aslında bir medeniyet içi savaÅŸtır. Medeniyet içi savaÅŸlar çok daha acımasız, kanlı ve yıkıcı olabiliyor. Ve kolay kolay unutulmuyor. Kriz anlarında yeniden nüksetme riski çok yüksek.

Son iki yüz – iki yüz elli yılda gerçekleÅŸmiÅŸ büyük kitlesel savaÅŸlara baktığımızda bunların ya Batı içi çatışmaların eseri olduÄŸu yahut Batı’nın neden olduÄŸu büyük savaÅŸlar olduÄŸu görülür. Ama ÅŸu kesin; büyük katliamlara neden olan kapışmaların çoÄŸunluÄŸu, Batı’nın kendi içinde yaptığı savaÅŸlardır. SoÄŸuk savaÅŸ da Batı’nın Batı ile savaşı idi. Sosyalist sistem de sonuçta Batı medeniyet paradigmasının bir ürünüydü. Tarihin sonunu ilan ederek sosyalizmin ve diÄŸer alternatiflerin yenildiÄŸini ilan edenler aslında kapitalizmin de dahil olduÄŸu paradigmanın iflasını ifÅŸa etmiÅŸ oluyordu.

Son yüzyılın savaşının istisnai ve belirleyici yanı Osmanlı’nın siyasi olarak tasfiye edilmesidir. Osmanlı’nın tasfiyesinin bir imparatorluÄŸun tasfiyesinden öte anlamları vardı. MaÄŸrur Batı medeniyeti kendisinin tekliÄŸini ve biricikliÄŸini ilan ederken, Ä°slam medeniyetinin de artık tarihe gömüldüğünü varsayıyordu. Bu kibrin bedeli yüz milyonu aÅŸkın insanın hayatına mal olmakla kalmadı; tabiatın tahribiyle çevre sorunları ayyuka çıkarken adil bir paylaşımdan yoksun ‘üstün Kuzey ırkının’ tüketim çılgınlığının ve refahının bedelinin Batı dışı insanlığın kalan büyük kısmına ödetilmesiyle sonuçlandı.

Ne var ki, komaya sokulanın İslam medeniyeti değil Müslümanların olduğu, bu medeniyetin hala hayat vermeye devam ettiği, dahası insanlığın bu medeniyete ihtiyacı olduğu, itiraf edilmese de, ortaya çıkacaktı. Artık medeniyetler arası anlayıştan bahsedilir olmuşsa bu, Batı dışı medeniyetlerin, özellikle de İslam medeniyetinin canlı olduğunun itirafıdır.

Bugünden bakıldığında özellikle medya imparatorluklarının eliyle küresel kapitalizmin iğvasına kapılmaya hazır hale getirilen büyük insanlık resmi içinde; şiddet eğilimli, kendinden olmayanları katletmeye hazır tehdit olarak Müslümanların gösterildiğini, Müslümanlara bu imajın yapıştırıldığını kanıksar gibiyiz.

Hem de son iki yüz yıllık insanlık tarihinin kanlı faturasına raÄŸmen… Hem de büyük ölçüde Batı kaynaklı ideolojilerin ve bunların baÅŸtan çıkardığı kitlelerin, liderlerin, siyasal sistemlerin benzer katliamlarla kirlendiÄŸi soÄŸuk savaÅŸ döneminden sonra…

Osmanlı’nın tasfiyesi yeni sömürge çağının önünü açtığı gibi, güncel olarak da medeniyet içi çatışmanın Ä°slam alemine ihraç edilmesinin zeminini hazırladı. Müslümanların tarihsel belleklerinde olmayan düşmanlık ve öfke tohumları, oluÅŸturulan kaotik ortamda filizlendirilmeye çalışıyor. On milyonlarca cana mal olan kitlesel katliamların sorumlusu bir medeniyet ve düzen anlayışı, yeni Müslüman imajını icat ederek ve ona karşı kendini kurtarıcı gibi sunarak kitleleri efsunlayabiliyor.

Evet, insanlığın en uzun ve kanlı yüzyılının sonundayız. Tüm hikaye, yeni yüzyılın kanlı faturasının Müslümanlara ödettirilmek istenmesinden ibarettir. ‘Müminin basiretine’ güvenmekten baÅŸka seçeneÄŸimiz yok ÅŸimdilik. Bu da dünyayı deÄŸiÅŸtirmeye yeter.

Ýlgili YazýlarDüşünce, Kültür, Siyaset

Editör emreakif on January 14, 2014

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: