Yeni soğuk savaş: Sünni Amerika, Şii Rusya mı?

Soğuk savaş biteli çok oldu ama yeni bir dünya düzeni de kuramadı Amerika. Küresel aktör olmanın tadını çıkarmaya çalıştı gücünün son baharına gelmeden. Ne var ki, gücünün sonunu fark edecek güçte olduğu için kendi kontrolünde bir düzen arayışında.

“Yenidünya düzeni” kurulmasa da en azından OrtadoÄŸu’nun “yeni soÄŸuk savaÅŸ”a doÄŸru itilme riski gittikçe artıyor. Özellikle Suriye’de yaÅŸananlar üzerinden baÅŸlayan bu jeo-teolojik ve jeo-stratejik yırtılma Ä°slam alemi için ciddi tehlikeler taşıyor.

Yeni soÄŸuk savaÅŸ, küresel ölçekte rakip kutupları karşı karşıya getirmese de ÅŸu an için OrtadoÄŸu’da mezhep esasına dayalı bir çatışma, kamplaÅŸma adeta planlı ÅŸekilde oluÅŸturulmaya çalışılıyor. Bu coÄŸrafyada farklı mezheplerden Müslümanlar-arası iliÅŸki dikensiz gül bahçesi deÄŸil elbette; fakat mezhep esaslı dini çatışma arızi olmaktan ileriye gitmedi hiçbir zaman. Modern dünyanın askeri, siyasi ve kültürel müdahalesi bu bölgeyi de etnik ve mezhebi çatışmayla tanıştırdı. ModernleÅŸtikçe tarihi tecrübeden uzaklaşıyor, modern olana uygun kimlikler öne çıkıyor… Bu durum ister istemez çatışma kültürünü besliyor. DoÄŸallığında bir modernleÅŸme olsaydı bu süreç belki daha az sancılı yaÅŸanırdı. Ne var ki modernliÄŸin hem tarihin seyri içinde doÄŸallığında geliÅŸmemesi hem de çatışmacı, reaksiyoner özellikleri nedeniyle bunca tecrübeye raÄŸmen farklılıkların alabildiÄŸine abartılması yoluyla çatışma ortamı oluÅŸuyor.

Son bir yıl içindeki geliÅŸmelere bakıldığında özellikle Suriye’de yaÅŸananlar bu teo-stratejik fay hattını oluÅŸturuyor. Bir yanda Åžiilik ve Sünnilik temelli bir sıcak çatışma beslenirken diÄŸer tarafta bölge ülkeleri mezhep kimlikleri etrafında kamplaÅŸmaya itiliyor. Ãœstelik bu kamplaÅŸmanın tabelasını yazanlar, kimin hangi sekter kampta yer alacağına karar verenler bölge dışındaki aktörler.

Mevcut duruma bakarak yaptığımız analizde kıyasıya yanılmayı umuyorum. Ne var ki bölge, bir yanda Arap Baharı ile daha soft bir ittifakla küresel sisteme bölge entegre edilirken dar alanda özellikle yakın coğrafyamızda sekter bir kamplaşmanın kanla çizilmiş temelleri atılmak isteniyor.

Rusya DışiÅŸleri Bakanı Lavrov bile dayanamayıp ÅŸu sözleri söyledi dün (AA haberi): “Dış güçler Ä°slam dünyasını bölmeye çalışmamalı, aksine Ä°slam dünyasının hepimiz için güvenilir, istikrarlı ortaklar olması için çalışmalı. Çünkü Ä°slam dünyası olmadan uluslararası iliÅŸkilerdeki mevcut sorunları çözmek, bugün karşı karşıya olduÄŸumuz tehditlere karşı koymak ve gerekli karşılığı vermemiz imkansız olur.”

Sorun bir kere mezhep ya da etnik kimlik üzerinden tanımlanıp, yine böylesi bir tanımlamanın icbar ettiği kamplaşmaya itildikten sonra kimin ne kadar haklı ve doğruyu temsil ettiğinin fazla bir anlamı kalmayacak.

İşte bu noktada küresel medya ağlarının her türden terör ve sekter çatışmanın sorumluluğunu yüklediği İslamcılara tarihi bir sorumluluk düşüyor. İslamcılığın çok farklı tanımlamaları yapılabilir. Ancak olmazsa olmaz özelliği, dar ulusalcı ve sekter ayrımların ötesinde evrensel bir nitelik taşımasıdır. Yani İslamcılığın alamet-i farikası ümmet fikrini savunmasıdır.

Bir yanda Sünniliğin temsilciliğine soyunan petrol şeyhleri, diğer yanda Şiiliğin temsilcisi yapılan Baas diktatörlüğü arasına sıkıştırılarak ortaya çıkacak çatışma ümmetin kaybı olacaktır. Akl-ı selim ve basiretten yoksun liderlerin ve siyasal yapıların çıkar çatışmalarının üstesinden gelip bu oyunu İslamcılıktan başka bozacak bir anahtar görünmüyor.

Müslümanların kardeşliğini, soyut bir temenni düzeyinden hayata geçirecek, zulüm ve sömürüye karşı çıkacak bilinç ve tecrübeyle tuzak bozulabilir.

İşte bu nedenle tam da şimdi İslamcılık yapmanın, İslamcıların söz söyleme vaktidir.

Muhafazakarlaştıkça sekterleşen, ulus-devlet çıkarlarına hapsolan söylemlerin yerine İslamcılığın sesini yükseltme vaktidir. Sloganlara sığınmak yerine tarihi tecrübeyle, kuşatıcı kardeşlik bilinciyle yeni bir dil kurmanın vaktidir.

Ä°ran’ı da, Türkiye’yi de, Suriye’yi de sekter çemberin kuÅŸatmasından kurtarmanın yolu bu bilinci yeniden kuÅŸanmaktan geçiyor. Bu bilinçle seslerini yükseltecek aydınların, bilginlerin, akil insanların, cemaatlerin, örgütlü yapıların hala bu oyunu bozacak güçleri var. Aksi takdirde ulus-devletlerin dar çıkarları, stratejik hesapları üzerinden masum kanları akacağı gibi bu çatışmayı körükleyen sömürgecilerin hortumları da kan ve petrol pompalamaya devam edecek.

Ýlgili YazýlarDünya, Siyaset

Editör emreakif on January 19, 2012

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar