Daha çok Murdoch, daha çok özgürlük!

Türkiye medyasında önemli bir deÄŸiÅŸim yaÅŸandı. Görüntüye bakılacak olursa statükodan yana olan, vesayetçi sistemin sorgulanamayan iliÅŸkilerinden beslenen sermayeye dayalı medya el deÄŸiÅŸtirmeye baÅŸladı. Merkez medya olarak tanımlanan yapının temel özelliÄŸi memlekette var olan statükoyu her ne pahasına olursa olsun desteklemesi, kendini devlet olarak gören yapıyla ekonomik, siyasal olarak özdeÅŸleÅŸmiÅŸ olması, buna karşılık toplumun deÄŸer yargılarına, taleplerine duyarsız olması, resmi ideolojiyi her ne pahasına olursa olsun sorgulamaktan uzak durması… Resmi ideolojinin karşısında gördüğü, ekonomik ve sınıfsal olarak seçkinlerin çıkarlarını tehdit ettiÄŸini düşündüğü yükselen siyaset ve sermayeye karşı gerektiÄŸinde darbecilerle iÅŸbirliÄŸi yapmaktan çekinmeyeceÄŸini deÅŸifre eden son büyük kırılma postmodern darbe sürecindeki rolü oldu.

AKP’nin yükseliÅŸi ve rakipsiz bir siyasal aktör olarak iktidar olmasıyla birlikte her ÅŸeyden önce siyaset, medya ve sermaye bileÅŸimini ayrıştırmayı, deÄŸiÅŸtirmeyi hatta ele geçirmeyi stratejik hedefleri arasına alması kimseyi ÅŸaşırtmayacaktı. En baÅŸta çoÄŸunluk olmasına raÄŸmen sistem içi muhalefeti, maÄŸduriyeti temsil eden kitlenin böyle bir beklentisinin olduÄŸu söylenebilir.

Medyanın statüko adına siyaseti rehin alan gücünü kırmanın en kestirme yollarından birinin bu sektöre yabancı sermayenin giriÅŸini mümkün kılmak olduÄŸu düşünülmüş olmalı ki bu yönde düzenleme yapıldı. Sermaye iliÅŸkisi son derece saÄŸlıksız olan medyanın siyaseti, toplumu dizayn etmeye yönelik yapısal sorunlarını düzenlemek, yasal tedbirler almak yerine daha büyük ölçekli küresel aktörler eliyle yerli üçkağıtçılara dayak atılmasını saÄŸlamak yönünde bir sonuç doÄŸuran düzenleme ortaya çıktı. Medyanın küresel sermayeye açılması doÄŸrusu muhafazakâr-liberal ittifak ile hiç de çeliÅŸmiyordu. Sermayenin “dini, imanı olmadığı”na göre küresel sermayeyi yerli medya sektörüne dahil etmek; sadece yatırım çekmeye deÄŸil sırtını statükoya dayayan tekelci yerli medyayı terbiye etmeye de yarayacaktı. Kimileri için ekonomi küresel sisteme entegre edilerek -çok saftirik/ütopik liberal yaklaşımla- kendi kuralları içinde, serbest rekabetin bir getirisi olarak medya da yine ekonominin kurallarına uygun olarak dizginlenmiÅŸ olacaktı.

Kısa dönemde liberal-muhafazakâr ittifak bunun sonuçlarını almadı deÄŸil. Medya büyük oranda el deÄŸiÅŸtirdi; iktidarla iyi geçinmeye alışkın medya patronları geçici olmadığını anladıkları yeni patronları ile anlaÅŸmayı seçerken alternatif medya da yabancı sermayeye açılarak yeni patronlar marifetiyle denge kurulmuÅŸ oldu. Bu durumun en çarpıcı örneÄŸi Murdoch’ın medya imparatorluÄŸunun büyük medya gruplarından birine ortak olma teÅŸebbüsü. Hem gazete hem televizyon kanalına verdiÄŸi teklifte anlaşırlarsa daha önce zaten bir yerli tv kanalına sahip olan Murdoch bu kez en büyük medya gruplarından birinde söz sahibi olacak.

Yerli tekelleşmenin yerine yabancı sermayeli tekelleşmeye gidilen bu yolda yerli sermayeye acentelik yapmak düşecek. Kapitalizmin bir rekabet sistemi olduğu palavrası da bu şekilde bir kez daha tezahür etmiş olacak.

Ancak medyanın çoğulculuğu, farklılıkları, özgür düşünceyi beslemek yerine nasıl tekelleşerek manipülasyonlara açık hale getirileceğinin en iyi örneği bu medya imparatorluğunun ileri demokrasi örneği diye ezberletilen Batılı ülkelerdeki sicilinden anlaşılabilir. Okuyucunun/izleyicinin hakları ve siyasal tercihleri ve en önemlisi medya etiği gibi temel konularda bize göre çok güçlü yasal düzenlemelere sahip, bu konuda tarihi tecrübesi de çok eskiye giden ülkelerde patlak veren skandallar; bize aktarılanların ne kadar gerçekdışı olduğunu ve bu konuda küresel ölçekte bir manipülasyona açık hale geldiğimizi ihtar ediyor.

Bir örnek olması bakımından Murdoch küresel medya imparatorluÄŸunun 175 gazete, Harper Collins Yayıncılık, 20th Century Fox ve diÄŸer film stüdyoları ve Çin, Ä°talya ve Avustralya gibi ülkelerde kablolu kanallara da sahip olduÄŸu düşünüldüğünde rekabet kelimesinin ne denli havada kaldığı anlaşılabilir. Murdoch’ın medya imparatorluÄŸuna ait 175 gazetenin tamamının, Irak savaşını savunan haberler yaptığını da bu arada hatırlatmakta yarar var. Ä°ngiltere’de The Times ve The Sunday Times dâhil olmak üzere birçok önde gelen gazete, dergi ve televizyon kanalına sahip olan Murdoch, 2011 yılında ortaya çıkan skandalla hatırlanıyor. Herhangi bir mali yolsuzluktan öte siyaseti yönlendiren, her türlü ahlaki ilkeyi hiçe sayarak gizli dinlemeler yaptığı ortaya çıkmış bir medya imparatorluÄŸundan bahsediyoruz. Kraliyet üyeleri dahil pek çok önemli kiÅŸinin telefonlarını dinleyen, siyaseti etkilemek için her türden ileri teknolojiyi kullanarak gayrimeÅŸru olaylara adı karışmış bir tekelden bahsediyoruz.

Yerli tekellerle baÅŸ etmek kolaydı… Bakalım, ekonominin kendi kurallarına iman edenler küresel sermayenin manipülasyonları, gerçeÄŸi karartmaktan çekinmeyen tekelci yayın anlayışı ile nasıl baÅŸ edecek. Medya sektörünü belirleyen küresel sermayenin siyaseti nasıl dizayn edeceÄŸini varın siz düşünün.

Ýlgili YazýlarSiyaset

Editör emreakif on January 24, 2012

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar