Soroslu küresel isyan

Amerikan kapitalizminin mabedi “Wall Street’i iÅŸgal” (Occupy Wall Street – OWS) hareketinin gittikçe büyümesi çoÄŸu kimseyi ÅŸaşırttı. Günlerdir süren eylemler Amerikan seçkinlerini tedirgin etmiÅŸ görünüyor. Çünkü gösteriler birkaç bin iÅŸsizin, evsizin bir araya gelip gerçekleÅŸtirdikleri bir gösteri olma boyutunu aÅŸmış gibi görünüyor.

Gösteriler bir anda küreselleÅŸerek özellikle Batı Avrupa gibi zengin ülkelerde kitlesel boyutlara ulaÅŸtı. Avrupa’da özellikle göçmenler ve de Müslümanlar arasında kapitalist adaletsizliÄŸe baÅŸkaldırının sembolü haline gelen araba yakma eylemleri Roma’da bir kez daha kendini gösterdi. Yakılan arabaların dumanları Roma semalarına yükseliyordu.

Eylemlerin böylesi bir yaygınlık kazanması, küreselleşmesi göstericilerin çelişkisi gibi duruyor. Karşı çıkılan kapitalizmin sunduğu küreselleşmenin imkânları onların sisteme karşı çıkışlarını yaygınlaştırdı. Yani zenginliğin paylaşımındaki adaletsizlik ve aradaki uçuruma neden olan kapitalizmin kazandığı yeni biçim, yani küreselleşme, sistemin mağduru yüz binlerce göstericiye başkaldırı imkânı sunuyor.

Küreselleşmeyi kendi başına bir değer olarak kutsayanlar için sistemin alternatifsizliği argümanı bu noktada devreye giriyor. Bir yönüyle bakıldığında küreselleşme karşıtlarının küresel eylemleri bizzat küreselleşmenin bir sonucu olarak okunabilir.

Aslında biçimsel olarak küreselleÅŸmenin zafer hanesine yazılacak bu durum temel çeliÅŸkiyi unutturmaya yetmiyor. Bu temel çeliÅŸki bizzat göstericilerin talepleri ve örgütleniÅŸ biçimlerinden bağımsız olarak ele alındığında herkesi dehÅŸete düşürecek adaletsizlik görüntüsü ortaya çıkıyor. Bu da kapitalizmin geniÅŸ kitlelere verdiÄŸi aldatıcı tüketim alışkanlığına dayalı hayat tarzının gerisinde yatan büyük haksızlıktır. Amerika örneÄŸinde tek bir karşılaÅŸtırma bile resmi ortaya koymaya yeterli: Dünyanın en güçlü ülkesinin en zenginlerini oluÅŸturan yüzde 1’in, kalan yüzde 99’unun toplam zenginliÄŸinden daha fazlasına sahip olduÄŸu gerçeÄŸi. Bu oran kapitalizmin geçerli olduÄŸu, tüm kurallarının iÅŸlediÄŸi her ülke için geçerli. Amerika için ise bunu dramatik boyutlara taşıyan husus bu servetin rakamsal büyüklüğüdür.

Bir baÅŸka temel çeliÅŸki de Amerika’nın sahip olduÄŸu zenginliÄŸin dünyadaki diÄŸer ülkelere olan nispetidir. Ä°kinci Dünya Savaşı’ndan bu yana Amerikan devletinin temel stratejisi, dünya nüfusu içindeki oranıyla ters olarak dünyadaki zenginliÄŸin yüzde 50 oranını elinde tutma yönündedir. Bu denge aÅŸağı yukarı saÄŸlanmış durumda.

Servetin belli ellerde yoÄŸunlaÅŸması, tekelleÅŸmesi, yani kapitalizmin temeli olan ilke gerçekleÅŸmemiÅŸ olsaydı herhalde Batı, Sanayi Devrimi’ni gerçekleÅŸtirerek bu devrimin imkânlarıyla sömürgecilikte yol alamayacak, dünya hâkimiyetini kuramayacak ve dolayısıyla Batı-dışı dünyanın aleyhine bu denli zenginleÅŸemeyecekti. Ne var ki insanlık tarihinde bir ilk olan bu model tüm dünyanın doÄŸal ve insani dengesini bozmuÅŸtur. Bozulan bu denge artık Batı’nın kendi sosyal ve ekonomik yapısını da zorlamaktadır. PeÅŸ peÅŸe gelen küresel krizler aslında kapitalizmin krizidir. Bu zamana kadar kapitalizm bu krizin bedelini kendi dışındaki dünyaya ödetmeyi baÅŸarsa da gittikçe sınıra yaklaşıldığı da bir gerçektir. Amerika’nın gittikçe saldırganlaÅŸması, düşüşe geçen bir imparatorluÄŸun çırpınışları olduÄŸu kadar kapitalizmin krizine de iÅŸaret etmektedir.

Wall Street göstericilerini, panayır devrimlerinin finansörü Soros’un desteklemesi çok ironik gibi gelse de gösterilerin mahiyetini anlamaya yararlı olabilir. Göstericilerin temel sorunu gittikçe kötüleÅŸen ekonomik konumları, iÅŸsizlik, evsizlik, saÄŸlık yardımlarından mahrumluk… Sokaklarda yürüyen insanların iyi kötü iÅŸleri ya da kısa vadede iÅŸ bulma umutları olsaydı muhtemelen bu gösterilere katılmayacaklardı. Ve muhtemelen sistem içinde hayatlarını sürdürmeye devam edecek, devletlerini yönetenlerin hangi savaÅŸlar pahasına bu zenginliÄŸi saÄŸladığını sorgulamayacaklardı. Amerika ve Avrupa zenginliÄŸini sadece savaÅŸtan saÄŸlamıyor ama savaÅŸ sonrası kurulan dengeler, askeri gücün kurduÄŸu uluslararası sistem ve buna baÄŸlı ekonomik adaletsizlik; tüketim toplumunun gündelik alışkanlıklarını karşılamak için geri dönüyor.

Soros ve Al Gore gibilerin destek verdiği gösteriler küresel kapitalizme kafa tutmaktan çok sistem içi bir isyana benziyor. Soros desteği belki de bir yandan kapitalist zenginlere de çeki düzen verilirken muhalefetin sistem dışına çıkmadan kontrol edilmesi çabası olarak okunabilir. Bu nedenle hiç de ekonomik olmayan bir kavramsallaştırmayı bugünlerde daha sık duymaya başlarsanız hiç şaşırmayın: Vicdanlı kapitalizm!

Ýlgili YazýlarDünya

Editör emreakif on October 18, 2011

Etiket: ,

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar