Paradigmayı sorgulamadan asla!

Kürt sorununun çözümüne dair ‘ortak tasavvur’ imkanı var mı, var ise bunun zemininin ve dilinin ne olacağı konusuna değindiğim yazıdaki soru etrafında Şükrü Hanioğlu cevap niteliğinde bir yazı yazdı (Sabah, 30 Aralık 2012). Akademik birikimiyle desteklediği yazısında Hanioğlu özetle; Osmanlıcılık, Türkçülük ve İslamcılık siyasetlerinin Arnavutların ve Arapların kopuşunu engellemedikleri gibi Kürtçülüğe karşı da birleştirici olmakta yetersiz kaldıklarını söylüyor. Bu kadar sekülerleşen bir toplumda da İslamcılık üzerinden ortak tasavvur geliştirilemez, bu siyaset birleştirici olamaz diyor. Bu arada söz gelimi Arapların kopuşunda, Arap milliyetçiliğinin zaferi- İslamcılığın zaafının mı, yoksa yenilginin getirdiği siyasal ortamın ve emperyalist müdahalenin mi daha çok belirleyici olduğu tartışılabilir. Aksi takdirde İngiliz tarih yazımının ‘Arap isyanı’ diye lanse ettiği Şerif Hüseyin hareketine neden belli başlı şehirlerden destek gelmediği sorusu havada kalır.

Asıl söylemek istediğim, ‘Kürtlerin neden Türklerle beraber olmak isteyecekleri’ sorusu kadar ‘Türklerin neden Kürtlerle beraber olmaları gerekir’ sorusunun da, en az ilki kadar, cevaplanması gerekir. Bu iki sorunun da mevcut paradigma içinde cevaplanması mümkün değil. Bir tarz-ı siyaset olarak İslamcılık bir yana, Müslümanlığın bu ülkede ne anlama geldiğini yok sayan her proje yanılmaya mahkum. Eğer belirleyici olan, Hanioğlu’nun söylediği gibi, sekülerleşme olgusu ise bu çerçevede tarihî, kültürel ve siyasî olarak hangi ortak aklın ortak tasavvur geliştirme şansı vardır?

Türkçülüğün parçalayıcı olduğu, tarihsel olarak da aktüel olarak da elimizde bir veri olarak duruyor. İslamcılığın da iflas etiğini söyleyen Hanioğlu’nun, hangi ortak değerler üzerinde nasıl bir ortak tasavvur geliştirilebileceğine dair, açıkça söylemese de ima ettiği seküler ulus-devlet çerçevesinde belki de Aydınlanmayı esas alan bir aklın öncülüğünü, yani Osmanlı dönemi ifadesiyle üç tarz-ı siyasetten Batıcılığı önerdiği çıkarsaması yapılabilir.

Oysa temel soru, paradigmayla yüzleşmekten kaçmakla cevaplanamayacaktır. Eğer egemen paradigmayı sorgulamayacaksak ‘Türkler neden Kürtlerle veya diğerleriyle bir arada yaşasın’ sorusunun tarihî ve toplumsal referansları mevcut mudur?

Bu problemin hayati bir soruyla yüzleşmeden çözülemeyeceğine daha önce de değinmiştim (Yeni Şafak, 28 Haziran 2011):

‘Kürt meselesinin paradigmayı sorgulamadan sistem içine dahil edilmesini önceleyen statükocu çözüm arayışı devlet katında hakim gibi görünüyor.

Bu yaklaşıma göre, Kürtlere kültürel ve kimlik hakları verilerek etno-seküler paradigmanın ömrünün uzatılması amaçlanmaktadır. Buna göre sistemin temelini oluşturan seküler ulus kimliği üzerine seküler-Kürt kimliği ilave edilerek sorunun çözüleceği varsayılmaktadır.

Temel kaygısı Kürt sorununun aktörlerini Kemalizm’e entegre etmek olan seküler Türk elitleri ve siyaset erki paradigmayı tartışma dışında tutmaya çalışıyor. Kürt Kemalistlerinin bu çerçevede paradigmanın temel esprisi ile fazla bir sorunları olmadığı açık…

İslami hassasiyeti olan kesimleri sisteme entegre ederek en büyük muhalefeti yanına çektiğini varsayan ‘akıl’ benzer yöntemle Kürt sorununu da çözebileceğini düşünüyor olabilir. Hem iktidarı hem devlet aklını ve hem toplum vicdanını temsil edenler, paradigma krizini çözmek konusunda bir adım atmadıkları takdirde, krize dair çözüm taktikleriyle zaman kaybedilmiş ve temel soru sadece son kez ertelenmiş olacak. ‘Hak ve taviz’ ikilemi şeklinde ortaya çıkan durum paradigma krizinin tipik tezahürüdür. Bu ikilemi aşmanın yolu paradigmanın sorgulanmasıdır.’

Burada altı çizilmesi gereken husus, modern bir ideoloji ve siyaset olarak bütünleştirmek yerine parçalayan milliyetçiliğin de Müslümanlığın hafızasını, dilini yok sayan ‘ortak tasavvur’ kurgusunun da aynı paradigmadan besleniyor oluşudur. Bu durumda anlam ve dil olarak bu toprağın dokusuna, hafızasına yabancı paradigmadan beslenen siyaset tasavvurunun bu topluma ne vaat edebileceği yaşadığımız tecrübeden belli değil mi?

lgili YazlarDüşünce

Editr emreakif on January 1, 2013

Yorumunuz

İsminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

Kişisel Blogunuz

Comments

Dier Yazlar

Daha Yeni Yazlar: