Turkey in pincers of sentiments and thoughts

The centennial commemoration of ‘World War I’ (Harb-i Umumi) began on a hot summer day: July 28, 1914. Compared to WW2 from the view of its relatively more destructive aspect of human damage, WW1 impacted our geography and Islamic world from the heart. Although we were the biggest victims of WW1 and its political, economic and cultural impacts are still continuing, we are feeling that we don’t pay it attention – any attention. As if it is an intention to forget such a tremendous devastation and to read it through the perspective of Europeans which illustrates our mental trauma. DEVAMI>>>

Hissiyat-fikriyat kıskacında Türkiye

Bu yıl yüzüncü sene-i devriyesi yaşanan ‘Harb-i Umumi’, yani Birinci Cihan Harbi sıcak bir yaz günü başlamıştı: 28 Temmuz 1914. Daha büyük yıkımlara, insan kaybına mâl olan İkinci Dünya Savaşı’ndan çok Birinci Dünya Savaşı bizi, bizim coğrafyamızı, İslam alemini birince elden etkileyecekti. Birinci Dünya Savaşı’nın en büyük mağduru olmamıza ve bu savaşın siyasi, ekonomik, kültürel etkilerini hala yaşıyor, hissediyor olmamıza rağmen nedense üzerinde pek durulmaz. Böylesine büyük altüst oluşun adeta unutulmak istenmesi, hep Avrupalılar üzerinden okunması bile bizdeki zihinsel travma etkisine bir örnek olabilir. DEVAMI>>>

Stone and Soul or Sinan

While I was wandering on the lane curving between the stone houses, I raised my head to a repeating, rhythmic sound. The sound, which was obviously human-made, wasn’t a melody, but it wasn’t a metallic din either. As I paid more attention, I caught the inner voice, the melody of the sound. DEVAMI>>>

Taş ve ruh yahut Sinan

Taş evlerin arasında kıvrılan dar sokaklarda dolaşırken belli bir ritimle tekrarlanan sesle başımı yukarıya kaldırdım. İnsan elinden çıktığı belli olan ritmik ses melodi değildi ama metalik bir soğuklukta da değildi. Biraz daha dikkat kesilince ritmin iç sesini, melodisini yakaladım. İşte her biri bir ustalık eseri, taş işçiliğin özenle bina ettiği taş evlerden birinin damında bir taş ustası taşa şekil veriyordu. Önünde yöreye özgü işlenmeyi bekleyen taşlar… Yere, daha doğrusu üst sokakla aynı seviyedeki dama oturmuş, uzunca bir taş parçasını bir eliyle belli bir açıda tutuyor, diğer elindeki aletle kendine özgü ritimle taşı yontuyordu. Adeta taşı üzmek istemeyen tatlı sert darbeler… Birden başka bir perspektifi keşfedecektim. Taş ustası büyük bir itina ile adeta taşla konuşur gibi ona şekil verirken geri planda tüm ufku dolduran Erciyes yükseliyordu. Arada bunca mesafeye rağmen Erciyes’in muhteşem görüntüsü altında (gölgesi altında mı demeli) taşa şekil veren taş ustası… DEVAMI>>>

Gazze’nin acılı ama vakur kadınları

Felaketler insanın, insanlığımızın en büyük imtihanı. Felaketlerde, acılarda, yıkımlarda sınanırız, imtihan olunuruz. Her şeyin alt üst olduğu, var olanın yitirildiği anlarda bastırılmış gerçek kişiliklerimiz, toplumsal karakterlerimiz ortaya çıkar. Her şeyin yerli yerinde olduğu, nimetlerin, imkanların elde olduğu demlerde, bir gece apansızın uykudan fırlayıp her şeyin elden çıktığı anda nasıl davranacağımızla, isyanın, kederin, tevekkülün hangi ucunda durabileceğimizle felaket gelmeden yüzleşme cesaretine sahip miyiz? DEVAMI>>>

The tormented but proud women of Gaza

Catastrophes are the greatest plagues for humanity. We are being tested with catastrophes, destructions. Our repressed true personalities and social characters come out in moments where everything is turned upside down.

When everything is settled and blessings are pouring over us, of course, it is all good. But, all of a sudden, when we jump out of our bed and everything is getting out of control, do we actually have the courage to face knowing our position on how to react – whether with rebellious feelings or gloom or trust in God – before a catastrophe occurs? DEVAMI>>>

Soykırım endüstrisi, nefret stratejisi

Gazze’deki Filistinlilere karşı İsrail’in soykırıma dönüşen katliamını gündeme getirmek Batı’daki belli çevrelerde, özellikle medya, sanat, akademi muhitinde hala cesaret istiyor. İsrail severliğin, her türlü cinayetini masumlaştırmanın teolojik, ekonomik, politik, tarihsel nedenleri var elbette. Başta dini olarak Yahudileri ‘Tanrı katili’ ilan ederek antisemitizmi inanç konusu yapan uygulamanın ve bunun modern Nazi versiyonunun hafızalarda taze olması, belki sosyal psikolojik olarak açıklanabilir ama sağlıksız tepkiler doğuruyor. Ne var ki, Evangelist Hristiyanlığın Yahudi severliğinin Siyonizm’e evrilerek İslam nefretine dönüşmesi bu teolojik sapkınlıkla alakalı. DEVAMI>>>

Genocide industry, hatred strategy

Inside certain circles in the West, especially inside media, art, and academic circles, it still takes courage to bring forward the massacre in Gaza, which had become Israel’s genocide against Palestinians. Of course, there are theological, economic, political and historical reasons for this love of Israel and to the attempts of stigmatizing every kind of murder as being innocent. DEVAMI>>>

Before rescuing Palestine

There is nothing new under the ‘iron dome’. Well, iron dome is the name of Israel’s defense system. In fact, it is a dome which conceals its relentless aggression for being a war machine. Now the country can conceal it with an iron dome, while habitually crushing the Palestinians with an iron hand. DEVAMI>>>

Filistin’i kurtarmadan önce

Demir Kubbe’nin altında yeni bir şey yok: ‘Demir Kubbe’ İsrail savunma sisteminin adı. Aslında bir savaş makinesinin acımasız saldırganlığını gizleyen kubbe. Artık rutin haline getirdiği Filistinlileri demir yumruğuyla ezerken bunu demir kubbeyle gizleyebiliyor. DEVAMI>>>