Mısır’da elit direniÅŸi

Mısır aslında Türkiye’nin yavaÅŸlatılmış yakın siyasi tarihini yaşıyor. Farklı toplumsal ve siyasal yapılara sahip iki ülke görünümü verse de Türkiye-Mısır iliÅŸkileri tarihsel olarak da paralellikler içerir. Kavalalı Mehmet Ali PaÅŸa’dan bu yana Mısır’ın Osmanlı ve Batı’yla kurduÄŸu iliÅŸkilerde olduÄŸu gibi benzer mecralardan geçmiÅŸ iki tecrübe duruyor. Mısır batılılaÅŸma yolunda Türkiye’nin kültürel anlamda yaÅŸadığı deÄŸiÅŸimi radikal biçimde yaÅŸamadı ama siyasal sancıları çok daha acılı oldu.

Bu nedenle yavaşlatılmış bir siyasi tecrübenin geriden tekrarı gibi duruyor. Yine de kendine özgü yapılarıyla Mısır-Türkiye arasında farklılıklara rağmen öne çıkan benzeşimler dikkat çekici.

Uzun tarihi arkaplana girmeye gerek yok. Sadece Mısır’ın jeostratejik konumu bile tüm siyasal ve toplumsal gerçeklikleri bir kenara iterek belli bir siyasi modele zorlanması için yeterliydi. Arap baharıyla baÅŸlayan dalga Mısır gibi Arap ülkelerine model olacak bir deÄŸiÅŸimin beklentisini doÄŸurdu. Bu, halkın beklentileri ile Arap baharına destek veren Batılı güçlerin görmek istedikleri arasında büyük farklılığı gizliyordu.

Müslüman KardeÅŸler’in iktidarı ele geçirmesi, yerel güçlerin özellikle askeri erkin zoraki rızası ile oldu. Ãœlkenin tümüyle kaosa ve belirsizliÄŸe sürüklenmesi yerine belli ÅŸartlarda Müslüman KardeÅŸler’le anlaÅŸmak pratik bir çözümdü. Ä°hvan ise olanca tecrübesine raÄŸmen, bu fırsatı kaçırmamak gerekçesi ile iktidara hayır diyemedi.

Ne var ki Mursi iktidara geldiğinde içerideki aktörlerle dışarıdaki etkilerin bileşeninde ortaya çıkan çelişkiyi en derin biçimde yaşamaya başladı.

Sistemin başına geçmesine raÄŸmen sistem içi güçlere hakim olmadığını biliyordu. Ancak Mübarek mirası elitler Mursi’nin baÅŸa geçmesinden hemen sonra baÅŸarısız olması, hatta iktidardan düşürülmesi için planlı bir strateji izlemeye baÅŸlayacaktı.

Her ÅŸeyden önce askeri bürokrasi, Mübarek yanlısı iÅŸ dünyası, onlara baÄŸlı ‘merkez medya’, baÅŸta yargı olmak üzere bürokrasi ve derin yapılanmalar devrim sonrası güç ve konumlarını korumak üzere harekete geçti. Bu amaçla Mursi’nin baÅŸarısız olması ve itibarsızlaÅŸtırılması için sistemli bir çalışmaya girdiler.

Mesela ülkenin ana akım medyasını elinde tutan sermaye Mursi’yi itibarsızlaÅŸtırmak için müthiÅŸ bir propagandaya giriÅŸti. Hiçbir karizması ve totaliter yapısı olmayan Mursi’den bir Hitler çıkarmak için ‘bunlar iktidara yerleÅŸirlerse Naziler gibi gitmeyecekler’ yönünde her tür imkanı kullanarak bir algı oluÅŸturdular. Liberal ve sol çevrelerde bu sayede koalisyona katıldı, ya da koalisyondan güç aldılar. Ekonominin düzene koyulamaması, hatta planlı biçimde egemen sınıflarca sabote edilmesi, Ä°hvan’la barışık olamayan Suudi ve Körfez sermayesinin boykota katılmasıyla geniÅŸ yığınların hayatını devrimden öncesinden daha kötüye götürdü. Beklentilerin yavaÅŸ yavaÅŸ boÅŸa çıkartılması saÄŸlandı.

Mısır egemenleri devrime karşı koyamamışlardı ama ülkenin yeni dünya sistemine entegre edilmesinin de kendileri eliyle olmasını istiyorlardı. Eğer Mısır küresel sisteme entegre olacaksa bunun da kendileri tarafından gerçekleştirilmesi ayrıcalığını kaybetmeden yeni döneme geçişin sağlanması amaçlanıyordu.

Bu bakımdan Türkiye’deki Kemalist elitin neoliberal süreçte iktidar mücadelesine uluslararası destek bulamayarak deÄŸiÅŸimin kendisinin eliyle gerçekleÅŸmesini saÄŸlayamadığı hatırlanacak olursa Mısır’da ortaya çıkan tersi durum anlaşılmış olur. Nobel ödüllü cuntacıların bir yanda toplumsal muhalefet oluÅŸturmaya yönelik çabaları, diÄŸer yanda bunun sonuçlarını Batı’da pazarlamaları meyve vermiÅŸ görünüyor. Milyonları sokaÄŸa döken muhalefetin arkaplanında sol, liberal, Mübarek yanlısı seçkinler ve askeri bürokrasinin sistematik çalışması yatıyor.

Tüm bu süreçte iktidara gelip muktedir olmak için zamanı bile olamayan Ä°hvan’ın yeni duruma dair çok az tecrübe ve hareket alanı vardı.

Uluslararası sistem ise Mısır’ı, kontrolü kaybetmeden küresel sisteme entegre etmenin formülünü ararken jeostratejik tercihlerini, yani Ä°srail faktörünü hep göz önünde tuttu.

Liberallerin, Baradey ve Amr Musa gibi Mübarek yandaÅŸlarının Batı’daki ikna çalışmaları ÅŸimdilik karşılık bulmuÅŸ oldu. Görüntüde kitlesel destekle ‘demokratik devrim’ saçmalığına sığınılmış bir cuntacılık sürece el koymuÅŸ görünüyor.

Ne var ki darbenin kısa vadede Suud ve müttefikleri ile Ä°srail’in çıkarını koruyan Mübarek öncesi statükoya dönüş anlamına geldiÄŸi açık. Kendi ilkelerine raÄŸmen darbeye çok aceleyle destek veren batılıların öncelikli olarak bu statükoyu önemsedikleri açık. Darbeyi adeta teÅŸvik eden Batılı medya Batı kamuoyunu da manipüle etti. Ancak farklı Ä°slami grupların destek verdiÄŸi, zamanla diÄŸer toplumsal kesimlerin de katıldığı Ä°hvan direniÅŸi, darbecilerin toplumsal destek iddialarını çürütür.

Bu süreç nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, Ä°hvan’ın söylem ve zihniyet deÄŸiÅŸimi yaÅŸayıp yaÅŸamayacağı Mısır’ın geleceÄŸini belirleyecek.

Ýlgili YazýlarSiyaset

Editör emreakif on July 16, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: