Dava adamı

Anadolu’nun modern tarihi hep merkezden ÅŸekillendirildi. Bu merkezin sadece siyasal bir otorite olması gerekmiyor. Bu toprakların insanının nasıl düşüneceÄŸi, nasıl hayat süreceÄŸi, neye ne ÅŸekilde inanması gerektiÄŸi hep merkezden tayin edilmek istendi. ister siyasal merkez ister entellektüel merkez adına olsun sürekli bir gömlek biçildi Anadolu insanına…ÇoÄŸu kez dar geldi bu gömlek. Giydirilen deli gömleklerini farkettiÄŸi anda yırtmaya çalıştı.

Sessiz ve derin bir direncin öyküsüdür Anadolu’nun yakın tarihi aynı zamanda. Yangın yerine çevrilen çilekeÅŸ coÄŸrafyada yeni bir umut yeÅŸertmek için sessiz, gösteriÅŸten uzak, fedakarlık ve çilelerle yoÄŸrulmuÅŸ nice emekler, göz nuru, hayatlar var.

Artık neredeyse yadırganan bir insan tipi vardı, ‘dava adamı’ . Anadolu’nun herhangi bir ÅŸehrinde bir terzi dükkanında, bir saatçide, bir kitap evinde yahut bir kaç sandalyenin sıralandığı bir dernekte görürsünüz. Geleneksel önderlerden farklıdır, tam anlamıyla yangından çıkan bir neslin öncüleridir bunlar. Aralarında geleneksel yapılardan gelenler olsa da çoÄŸunlukla modern eÄŸitimden geçmiÅŸ kiÅŸilerdir.

Hayatın içinde hayata karşı Müslümanca durabilmenin imkanlarını, işaret taşlarını göstermeye çalışırlar.

Kimi zaman ya bir çay ocağının etrafına atılmış alçak hasır iskemlelere kümelenmiÅŸ aydınlık alınlı gençlerle, ya bir kitapevinin soluk ışıklı ortamında mutlaka bir ÅŸeyler anlatırken görürüsünüz. Ekmek teknesi iÅŸ yeri sürekli bir ÅŸeylerin dağıtıldığı, imbikten geçirildiÄŸi, ‘yüksek memleket meseleleri nin halledildiÄŸi yerlerdir.

‘Dava adamı’ dediÄŸimiz bir model, fedakarlığın, fikir öfkesinin, samimiyetin, karşılıksız vermenin, paylaÅŸmanın erdem olduÄŸu bir insan modelidir. Kariyerizmin yer almadığı, ikbal hesaplarının yapılmadığı geçmiÅŸ ve yaÅŸanan anla hesaplaÅŸmanın yoÄŸun bilincini yüklenen yüreklere iÅŸaret eden bir insan tipidir.

Bir yanda varoluş bilincini diriltmeye çalışırken diğer tarafta çağdaş uygarlık adına çökertilen kurumların işlevini yüklenirler. Her biri birer okul işlevi görür. Bu ülkenin geleneğiyle, imanıyla, kültürüyle yeniden bağ kurmaya çalışırken inanmanın, bu topraklar için ne anlama geldiğini genç beyinlere zikrederler bıkmadan.

Bir neslin fikir hamurunu yoğuran bu fedakar öncülere bu ülke ne kadar çok şey borçlu.

Hayatın içinde, hayatta kaybolmadan insanlarla beraber yangın yerine benzeyen koca coğrafyanın benliğini, tarihini, inancını, geleneğini, geçmiş ve gelecek tasavvurunu iplik iplik örerler. Buldukları her yeni kitap heyecan verir, kurulmuş anlamlı bir cümle yüreklerini ürpertir. Okudukça içleri büyür.

Doğuyu, batıyı birlikte keşfederler, büyük anlatıları, klasikleri, unutulmuş bir elyazma risaleyi söke söke okur, dünyanın bir köşesindeki Müslümanla heyecanlanır, açları,susuzları sürgünleri duydukca kahrolur; elinde avucundakini bilmediği coğrafyalarla paylaşır.

Sonra o gençler teker teker dağılırlar memleketin bir köşesine. Okumuş büyük adam olmuşlardır.

Yükselen dalgayı yakalamıştır büyük kısmı. Hayat başka türlü akmaktadır. İdealler henüz reddedilmese de artık başka şeylerden heyecan alınmaktadır.

Zamanın ruhunu(!) daha doğrusu değişimi yakalayanlar için bir zamanlar dava adamından işittikleri çok uzak günlerin tesellisi gibi gelmektedir. Hatta hatırlamak, onlarla yüzleşmek sıkıntı verir olmuştur.

Dönem değişmiş, insanlar hayal edemedikleri yerlere gelmiş, bir zamanlar izbe köşelerde mumla aranan nadir insanlar her tarafta etkili yetkili olmuştur.

Zaman değişmiş dava adamından dinledikleri hafif bir dudak tebessümüyle hatırlanan geçmiş zaman nostaljilerine bırakmıştır .

Ama o hala orada, o köşesinde, yıllar önce neyi niçin savunuyorsa onu aynı kararlılıkla anlatmaya, okumaya, paylaşmaya devam ediyordur. Her birinin gözlerinde birer umut ışığı o gençlerden pek kimse kalmasa da.

Geçen zamanın yüzündeki çizgileri derinleştirse, etrafı tenhalaşsa da o hala büyük anlatıların, şiirin, derin mevzuların peşindedir. Yaşanmakta olanlar onu şaşırtmamıştır. Fikir öfkesi ve dava heyacanı hala diridir.

Anadolu’nun kim bilir kaç köşesinde benzer portreler çizilebilir. Kim bilir bu portrelerin hangi parıltılı çehrelerin üstünde gölgesi düşmektedir. Yakından bakın göreceksiniz.onlar yüzlerini çevirip kaçmak hatırlamak sitemse de.

Evet bir zamanlar ‘dava adamı’ vardı.

Tüm bunlar, bir dava adamının yıllardır yayınlamadığı kitabını okumaya başlamam vesilesiyle bende yaptığı çağrışımlar

Ýlgili YazýlarDüşünce, Kültür

Editör emreakif on July 13, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Daha Yeni Yazýlar:
Bir Önceki Yazý: