Çanakkale zaferinin ‘Kürt ortakları’

Çanakkale zaferinin yıldönümü yaklaÅŸtığında dillendirilen resmi ve entelektüel retoriÄŸin ‘boÄŸaz harbi’ gerçeÄŸi ile ne kadar örtüştüğü sorusu hep gölgede kalır. Bu resmi Çanakkale zaferi tarihi kurgusu ve söylemi, bir imparatorluktan, hatta hilafetten nasıl ulus-devlet ideolojisi üretilebildiÄŸinin ilginç ve eÅŸine az rastlanır örneÄŸidir. Ulus-devletin ideolojik aygıtı olarak Çanakkale olayını ele alış, sunuÅŸ ve bazı gerçekleri de yok sayma biçimine, dönemsel olarak nelerin öne çıkarılıp nelerin geri plana itildiÄŸine göz atmak, söylem analizi yapmak ilginç sonuçlar sunabilir.

Çanakkale zaferinde kimin daha çok kahramanlık gösterdiÄŸi polemiÄŸi üzerinden, adeta ulusal kurtuluÅŸ mücadelesi çıkartarak, imparatorluÄŸun külleri üzerinden ulus-devletin temellerinin atıldığını ima etmek bugüne kadar sürdürülen resmi söylemin ana fikrini oluÅŸturdu. Buna göre Türk milleti, Mustafa Kemal’in kahramanlık ve fedakarlıkları sayesinde, dönemin süper güçlerini dize getirmiÅŸ, yüz binlerce ÅŸehit vererek ulus-devletin temellerini atmıştır. Bir tür anakronizm içeren bu ideolojik tarih söylemi son zamanlarda muhafazakar cemaat ve çevrelerce takviye edilerek bir tür milli birlik ve beraberlik gösterisine dönüştürüldü.

Resmi tarihin Çanakkale söyleminde, Çanakkale savaşını veren ordunun bir Osmanlı ordusu, subaylarının da Osmanlı ve hatta komuta kademesinin Alman subaylarının olduÄŸu görmezden gelinir. Sonuçta Kudüs müftüsü Hüseyin el-Emini gibi Filistin’den, Bosna’dan gelen gönüllülere ve Anadolu’nun her köşesinden toplananlarla elde kalan beÅŸeri enerjinin buraya akıtıldığı bir savaÅŸtan söz ediyoruz. Çanakkale savaşının neredeyse sadece Mustafa Kemal’in baÅŸarısına sıkıştırılmış kahramanlık söylemi, dönemin siyasal ÅŸartlarını yok sayarak yeni rejimi meÅŸrulaÅŸtırıcı tarihsel arkaplan sunma çabasının ideolojik yorumundan ibarettir.

Son dönemde, siyasal gelişmelere uygun olarak Çanakkale zaferine yaklaşımda iki önemli unsur öne çıkmaya başladı. Resmi tarihin mümkün olduğunca dini vurguyu yok sayan Çanakkale yorumuna muhafazakar söylem takviyesi ile aşınan inandırıcılık aşılmaya çalışılarak ve birlik mesajı takviye edilmiştir. Popülerleştirilen Çanakkale destanına, -ulus-devletin bir tür muhafazakar yorumuna temel teşkil edecek şekilde- milli, manevi unsurlar ekleme çabası şeklinde ortaya çıktı.

Bir diÄŸer yeni unsur, Türklük üzerinden yapılan Çanakkale okumasına, yine ulus-devlet anlayışı çerçevesinde kalmak kaydıyla, yeni etnik unsurların ilave edilmesi, Çanakkale zaferine ‘yeni’ ortakların eklenmesi. Bu baÄŸlamda Çanakkale savaşında ölen Vanlılar, Kürtler keÅŸfedilecek, Kürtçe davetiye bastırılacak, milli birlik ve bütünlüğü perçinleyici yeni unsurlara eklenecekti.

Resmi tarih Çanakkale’yi milliyetçi ideolojinin ve Cumhuriyet rejiminin temelinin atıldığı, emperyalizme karşı verilmiÅŸ ulusal bir savaÅŸa indirger ve Türklük ve Anadoluluk üzerinden temellendirerek idealize eder. Muhafazakar söylem, milliyetçiliÄŸi biraz daha geri çekmesine karşılık zaferde dini motivasyon konusunu öne çıkarır. Sonuçta milli ve dini motivasyonun öne çıkarıldığı bu yeni söylem siyasal sorgulamaya yol açmaz, Kemalistlerin kahramanlık söylemini takviye etmiÅŸ olur.

Oysa Çanakkale zaferi resmi söylemin gösterdiÄŸi ve idealize ettiÄŸi gibi ulusçuluk ideolojisinin motive ettiÄŸi ve ulus-devlet için verilmiÅŸ mücadele olarak okumak ne dönemin ruhuna uygun düşer ne de bugünü açıklamaya yardım eder. Büyük paya sahip Anadolu insanının kan ve fedakarlığı kadar bugünün algı dünyamızda kavramakta güçlük çekilen halifenin ordusunda yer almaya koÅŸmuÅŸ Müslüman unsurlar göz ardı edilemez. Bu unsurların yok sayılması daha sonra muhtemel bir ulus-ötesi, ümmet fikrini hatırlatma tehlikesine karşı alınmış ideolojik bir tedbirdi. Benzer biçimde bugünlerde Çanakkale’de ÅŸehit olan Kürt Müslümanların hatırlanması sarsıntıya uÄŸrayan millet, etnik aidiyet tanımını onarmaya yöneliktir. ‘Çanakkale’de Kürtler de ÅŸehit olmuÅŸtu’ söylemi doÄŸru olmakla beraber, buna sarılan muhafazakar söylem, bizzat ümmet fikriyle çeliÅŸir biçimde ayrıştırıcı dili de içermektedir. Konjonktürel savunma hali; bütüncül, kuÅŸatıcı Ä°slami ümmet fikrini iptal eden, coÄŸrafi ve ulusal sınırlarla mukayyet bir muhafazakarlıkla maluldür.

Ýlgili YazýlarSiyaset

Editör emreakif on March 14, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar