Sultanın torunları

Artık yeni bir magazin konumuz oldu; Osmanlı hanedanından kaçıncı kuÅŸaktan torunu dedi ki.. ÅŸeklinde baÅŸlayan sansasyonel haberler. Haberin veriliÅŸ biçimine bakarsanız sanki sultan Topkapı’da veya hâlâ Dolmabahçe’de oturuyor hanedandan bir prens ya da prensesten saltanat çevresinin ne düşündüğü ya da olaylara nasıl yaklaÅŸtığı hakkında fikir edinmek için birinci elden bir kaynaktan görüş alınıyor.
Önce ÅŸunu belirtmek lazım Osmanlı devleti hüküm sürdüğü asırlar ve sürekliliÄŸi içinde tarihte az bulunur devletlerden biridir. Bu kadar geniÅŸ coÄŸrafyada bu kadar farklı dil ve dine mensup insanları merkezi bir imparatorluk idaresi altında tutmak dönemin maddi ÅŸartları bakımından son derece güçtü. Bu açıdan Roma’yla kıyaslanabilecek büyüklük ve uzun ömürde bir imparatorluktu. Devletin siyasi ömrü kadar hanedanın da devletle yaşıt olması sürdürülebilirliÄŸi son derece güç bir siyasal pratik olarak dünya tarihinde az bulunur. Devletin ömrünün bu kadar uzun olması da biraz da aynı hanedanın yönetiminde olmasının etkisi büyük elbette.

Saltanatın laÄŸvedilmesiyle birlikte Osmanlı ailesinin tüm mensupları sürgüne gönderildi. Çok sıkıntı çektiler. Kelimenin tek anlamıyla büyük kısmı periÅŸan oldu. Ders kitaplarında vatan haini olarak gösterilen Vahdeddin’in ölümünden sonra naaşına bile haciz geldi. Yıllarca memlekete dönemediler. Önce kadın mensupları daha sonra da erkek haneden üyelerinin memlekete girmelerine izin verilerek bir yanlış ortadan kaldırıldı.

Sürgündeki ilk nesil aldıkları terbiye ve sorumlulukla hareket ederek içlerinde yabancı pasaportu kabul etmeyenler bile oldu. Aile her anlamda paramparça olduğu için batılı anlamda bir hanedan, kraliyet ailesi ya da aristokratik bir sınıf olarak varlıklarını sürdürmeleri imkansızdı. Zaten bizde bu anlamda sınıftan söz edilemezdi. Ama dağılmış ailenin daha sonraki kuşakları içinde Türkçe bile konuşamayanlar mevcut.

Hal böyle olunca nesep itibari ile Osmanlı soyundan gelen kimi ÅŸahıslara özel önem atfederek güncel konularda soru yöneltmek yahut tarihin birikimiyle topluma aydınlatıcı fikirlerini serdetmek babında mikrofon uzatılmasına tanık olunuyor. Belli ki ne güçlü bir tarih bilgileri ne de güncel olarak Türkiye ÅŸartlarına vakıf olmayan bu insanları hemen her konuda yaptıkları açıklamalar gündem sıkıntısı çeken basın için bulunmaz fırsat oluÅŸturuyor. ‘Sultanın torunu dedi ki..’ ile baÅŸlayan haberler sanki sultan dedesinin dizinin dibinde büyümüş yahut Enderun’da eÄŸitim almış gibi biyolojik akrabalığı fikri ve siyasi özdeÅŸleÅŸtirme yaparak gündem oluÅŸturuluyor. Muhtemelen yapacakları siyasi gaflardan yararlanarak bir tür tarihle hesaplaÅŸma yöntemi olarak güncelleniyor.

Bir tarafta ne aileden tevarüs ettiÄŸi bir haneden görgüsü ve oradan kazanılmış yazılı olmayan aile tarihine dair herkesten farklı olarak bir malumatı olmayan kiÅŸileri öne çıkararak tarihin karalanması yaptıkları siyasi gaflar üzerinden bir tür Türkiye düşmanı gibi gösterilmelerinin hiç kimseye yararı olmaz. Avrupa’nın demokratik ülkelerinde hâlâ saltanat süren kraliyet ilesinin sınıfsal statüsü ve gücü ile OsmanoÄŸulları’nın mevcut halini kıyaslamak yapılacak en büyük kötülük olur.

DiÄŸer taraftan nesep itibari ile OsmanoÄŸulları’ndan gelmekten baÅŸka özelliÄŸi olmayan isimlere özel önem atfederek onları her konuda görüş açıklamalarını isteyerek sahneye davet etmek de boÅŸuna bir hevestir. Özellikle okullara götürülüp çapraz sorular karşısında hiç de donanımlı olmadıkları her hallerinden belli olan ÅŸahısları rol model gibi takdim etmek de tarihe sahip çıkmak olmasa gerek. Elbette OsmanoÄŸulları’nın tarihimizde oynadıkları rol isimlerinin saygı duyulmalarını hak ediyor olabilirler. Ancak bunun bilgi, gelenek, birikim olarak yaÅŸayan bir haneden mensubu varmış gibi beklentiye girip tarihe yakışır bilgelikler beklemek de beyhudedir. KiÅŸisel donanımları bir tarafa ama isimlerinden dolayı peÅŸinen belli beklentilere girilmesi, bu ÅŸekilde takdim edilmesinin tarihe sahip çıkmakla alakası yoktur. Türkiye’nin ÅŸartlarından da tarihin tecrübesinden de haberi olmamak onların kabahati olmayabilir. Çok zor ÅŸartlarda bu temsil ettikleri ailenin onurunu korumaya çalıştılar, hayat mücadelesi verdiler. Ancak bu maÄŸduriyetleri geçmiÅŸin bilgi ve geleneÄŸini tevarüs etmeye yetmiyor. Sevgi ve karşıtlığı ölçülü tutmak gerekir. Tarihin gerçekleri karşısında direnemeyen kurmaca tarih söylemi iÅŸi magazinleÅŸtirerek aynı sonucu almaya çalışıyor.

Ýlgili YazýlarDüşünce

Editör emreakif on March 25, 2017

Etiket: ,

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: