Ortadoğu’ya “dahil olan” Avrupa

Geçtiğimiz yılın değerlendirmesini yapanlar için Ortadoğu pek çok yönüyle ilklerin yaşandığı, insanı dehşete düşüren olayların cereyan ettiği bölgenin adı oldu. Batılı medya kuruluşlarının egzotik doğu imajını tamamlayan “vahşi, ilkel, barbarca “ görüntülerin gerçekleştiği bir yıldı. Şarkiyatçı gözlüğü ile izlenen bu vahşi, barbar doğu imajı Avrupa için eskisi gibi uzaktan seyredilen, steril bir görüntü değil artık. Şarkiyatcı bakışı bizzat kedisine çevirmesine zorlayan bir aynaya dönüştü Ortadoğu görüntüleri.

Türkiye’nin Avrupa Birliği macerasında Avrupalılardan gelen en önemli itirazlardan biri Ortadoğu’ya komşu olma korkusu idi. Türkiye kendini Avrupalı görmek ve göstermek istese de Avrupalı zihninde bir Ortadoğu ülkesiydi. Resmi kodlarımız ne kadar Batılı, Avrupalı resmi kurumlarında temsil edilmiş olsa da Avrupalıların bilinçaltında hala öteki yani Osmanlı.

Avrupa Birliği’nin Türkiye ile ilişkilerinde bu kodlamanın belirleyici olduğu, psikolojik eşiğin aşılmasının sanıldığı kadar kolay olmadığına tarih tanıklık ediyor.

Türkiye ile Avrupa/lılık kodlarının uyuşmadığını kestirmeden ifade eden formül; Türkiye’yi AB ‘ye almak Ortadoğu ile sınırdaş olmak demektir.

Özellikle son bir kaç yılda yaşananlar bu sorunun, başka bir boyutta çoktan aşılmakta olduğunu gösterdi. Sorun artık Türkiye, Birliğe üye olmadığı halde AB’nin Ortadoğu’ya sınır olması hatta Ortadoğululaşmasıdır.  Artık sınır ülkesi olmaktan neredeyse bölge içi dengelerde, çatışmalarda taraf olduğu bir iç sorunu haline geldi.

“Avrupa’nın Ortadoğululaşması”nın yapacağı çağrışım klasik oryantalist bakışın resmettiği görüntüden farklı ama muhtevası benzeşen bir şablon sunuyor. Ne var ki bu şablon artık uzaktan seyredilen, kendisine üstünlük duygusunu tattıran bir ilkellik, gerilik görüntüsünden çok bizzat kendi içine sirayet eden, yakıcı etkisini teninde hissetmeye başladığı bir Ortadoğu’yla tanışıyor. Bir başka açıdan Avrupa Ortadoğu’ya taşınıyor. Bu taşınma şarkiyatçı kibirle uzaktan seyrettiği, ait olmadığı coğrafyaya ait gördüğü karmaşa ile içiçe geçmesi demek. Yaşanmakta olan şey; Avrupa’nın Ortadoğu’ya komşu olması değil artık Ortadoğu ile sınırlarının ortadan kalkması halidir..

Bir tarafta Suriye’deki muahalefete katılıp savaşan, IŞİD militanları ile kelle keserken görüntülenen, Kürt cephesinde IŞID’e karşı gönüllü kadın savaşcı ihraç eden bir Avrupa resmi var önümüzde. Bu görüntü de kendi içinde paramparça, çelişkilerle dolu… Kendi çocukları arasında saf tuttuğu Ortadoğu denklemine göre alkışlanan savaşcılarla terörist sayılan savaşcı ayrımı medyatik hatta yasal alanda boy gösteriyor. Diğer tarafta Almanya’da meydanları dolduran, her geçen gün sayıları artan İslamofobik gösteriler… Onbinlerce insanın katıldığı İslam aleyhinde gösterilere karşı sokağa dökülenler Almanya’nın vicdanını temsil ediyorsa, gösterilerin hedefi olan Müslümanların konumu nedir? Antisemitik Avrupalı hafızasında Yahudilerin yerine ikame edilmeye başlayan Müslümanlar; Avrupa tarzı ırkçılık mağduru olsalar da mağduriyetlerine gerekçe Ortadoğu/lulukları… Sadece bu gerekçe bile Avrupa’yı yeterince Ortadoğu’ya dahil ediyor.

Ortadoğu’ya uzaktan nizamat veren, cetvelle haritalar çizen, küresel ekonomiye petrol pompalamaktan başka bir kıymet ifade etmeyen bölgenin anaforuna çekilme duygusu Batılıları son derece tedirgin eden bir durum olsa gerek.

Ekonominin daha doğrusu kapitalizmin küresel hal aldığı, sınırların geçişkenleştıği, kültürün akışkanlaştığı küreselleşme çağında bu akışkanlığın tek yönlü olamayacağını kabullenmek istemiyor Avrupa. Popüler kültür, tüketim alışkanlıkları, küresel kapitalizmim halkları tekdüzeleştiren, bağımlılaştıran iktisadi ilişki düzenine alışkındı Avrupa.

İngiltere’de Pakistanlı, Hindli, Fransa’da Arapların, Almanya’da Türklerin başı çektiği Müslüman göçmen işcilerin varlığına zoraki katlanmışlardı. Sonuçta yok saydığı “en alttakiler”i kültürel entegrasyon adına asimile edeceğine dair umutları vardı.

Oysa şimdi kendi coğrafyasından çok uzak bir bölgede Irak’ta Suriye’de yaşananları Batı başkentinde olduğu kadar yakınında, yakıcı biçimde yaşıyor olmanın etkisi medyadan yansıyor. Bu ürkütücü gelişmeler hep ötekine aitti, başkalarının acısıydı; şimdi ise kendi içlerinden birilerinin de dahil olduğu, olabileceği bir sıcaklıkta yakın.

IŞİD için savaşmaya gidenler küresel terörist, ona karşı savaşanlar gönüllü özgürlük savaşcısı olmaya namzet bir kodlama bile steril duruşu kurtarmıyor.

2014 değerlendirmesi yapacak analistler bundan sonra Ortadoğu gündemine Avrupa’yı da dahil etmeleri gerekecek. Üstelik Türkiye ile komşu olmadan Ortadoğu’ya katılan bir Avrupa var karşımızda.

lgili YazlarDünya, Siyaset

Editr emreakif on December 25, 2014

Yorumunuz

İsminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

Kişisel Blogunuz

Comments

Dier Yazlar

Bir Önceki Yaz: