Motor tamircisinin oÄŸlu

Muhafazakarlıkla ahlakilik birbirine eÅŸdeÄŸer ya da atbaşı giden kavramlar/tutumlar olarak algılanırdı bir zamanlar. Oysa kapitalist iliÅŸki biçimleriyle tanıştıkça daha doÄŸrusu iç içe geçmeye baÅŸladıkça bizde de insanlar ÅŸunu fark ettiler, muhafazakarlık iki yüzlülüğe kapı açan bir ruh halidir. Muhafaza ettiÄŸi ile feda ettiÄŸi ÅŸeyler arasında ahlaki bir kriter aranmanın pek de isabetli olamadığını keÅŸfetmeye baÅŸladılar… Oysa eski dünyamızda, çeliÅŸkilerimize raÄŸmen bazı deÄŸerleri korumanın, belli hayat tarzını sürdürme çabasının adıydı muhafazakarlık.. Modern anlamda ‘homoekonomikus’laÅŸtıkça gizli sekülerliÄŸin, iki yüzlülüğün sistematikleÅŸmesi anlamına geldi.

Muhafazakar bir iktidarda yeni talih oyunlarının piyasaya sürüldüğü bir ortamda muhafazakarlık ne menem bir ÅŸeydir kimse merak etmiyor artık. Spor yarışmalarına dayalı ÅŸans oyunlarının muhafazakarlar eliyle daha yaygın ve cazip hale getirilmiÅŸ olması bunun ahlaki ve dini hükmünü sorgulamayı iptal edecek bir siyaset baÄŸnazlığını yaşıyoruz. “Madem ki mütedeyyin insanlar eliyle” piyasaya sürülmüştür o halde bu iÅŸin bizzat deÄŸer hükmünün bir deÄŸeri kalmamıştır. Siyasal tarafgirlik o denli ‘aşırı muhafazakarlığa’ dönüştürdü ki neyi muhafaza edeceklerinin önem sırası alt üst oldu.

SaÄŸlıklı bir toplumda, hele hele Müslüman bir çevrede herkesten beklenen bir tavır artık olaÄŸanüstü fazilet örneÄŸi haline geldi. Kaldı ki bu fazilete dikkat çeken hemen kimse yok gibi. Geçen hafta Yeni Åžafak’ın manÅŸetinde yer alan bir haberin bende yaptığı ilk çaÄŸrışımlar bunlar oldu. Milli motosikletçi Kenan SofuoÄŸlu iddaa’da kazandığı isim hakkı karşılığı 800 bin lirayı “haram olduÄŸu” için kabul etmemiÅŸ. Spor etiÄŸine, centilmenliÄŸe, sosyal sorumluluk, dayanışama gibi modern ve sivil kavramlar yerine dini bir dil kullanarak reddediyor .

Bir motor tamircisinin oÄŸlu olarak kazandığı dünya ÅŸampiyonluÄŸu karşılığında bir talih oyunundan gelen servet büyüklüğündeki parayı reddetmek artık çoÄŸu muhafazakarın tahayyül edemeyeceÄŸi bir cesaret iÅŸidir. Ãœstelik, “alın terim deÄŸil, haram” olduÄŸunu gerekçe göstererek…

Din dilinin hemen hiçbir günaha karşı çıkamaz, kötülükten men edemez bir düzeye indirgendiÄŸi; içi boÅŸ bir “iyilik, kalp temizliÄŸi” gibi kavramlara sıkıştırılarak hayattan çekildiÄŸi bir ortamda haramı hatırlatmasını en az ödülü reddetmesi kadar önemli buluyorum.

Kenan SofuoÄŸlu’nun genç bir sporcu olarak sergilediÄŸi ahlaki tavrının deÅŸifre ettiÄŸi bir baÅŸka alan da spor sektörünün ekonomik ve ideolojik olarak iÅŸleyiÅŸine dair fikir vermesidir. Kapitalist toplum modelinin ekonomik çarkının önemli diÅŸlilerinden biri olan eÄŸlence sektörünün özellikle sporun parasal hacmini Türkiye’deki örneklerine bakarak bile tahmin edebiliriz. Futboldan, araba yarışlarına uzanan dev bir sektör söz konusu. Kenan SofuoÄŸlu örneÄŸinde, bir yönüyle bu sektörün unsuru olmak diÄŸer yönüyle de bireysel olarak haramı hatırlatarak sistemin tüm deÄŸerlerine karşı çıkış söz konusu. Yani kapitalist iliÅŸki biçiminde yeri olmayan helal, haram gibi farklı bir deÄŸer sistemini gündeme getirmek bir bakıma sistem karşıtı bir hareket olsa gerek. Oysa bir yarışcı olarak sistem içinde olmak gibi bir çeliÅŸkiyi de üzerinde taşıyor.

Spor sektörünün parasal boyutu bir yana 2010 Haziran ayında Amerika’da kazandığı ÅŸampiyonluk sonrası önüne konan engeller de pek gündeme gelmedi. Ãœstelik basın toplantısında söylediklerine sansür uygulanmıştı. “Yarıştan sonra ufak bir Filistin bayrağı çıkarıp gezinmek istiyordum. Buna takımım izin vermedi, nedenini bilmiyorum. Ben de takım menajerine ‘yarışı kazanacağım ve kazandıktan sonra istediÄŸim gibi konuÅŸacağım’ dedim. Onlar bundan da çok memnun olmadılar. Ben onlara ÅŸunu söyledim, ‘Müslümanım diye taraf deÄŸilim, burada bir zalim, bir de mazlum taraf var, zalimin yanında deÄŸilim, bana niye karşı çıkıyorsunuz?’ dedim. Takımla aramızda çok iyi ÅŸeyler geçmedi. Ben çok memnun kalmadım. Kazanırsam elde ettiÄŸim geliri bağışlamak istiyordum. Burada bir amaç vardı, amaç da yarışı kazanmak ve Filistin’e hediye etmekti, bunun için yarışı kazandığıma çok sevindim.’

Muhtemelen yarıştan sonra kazandığı parayı dünyanın başka bir ülkesindeki muhtaçlara ya da nesli tükenen hayvanların koruma altına alınması kampanyasına bağışlasaydı şöhretine şöhret katacağından kimsenin şüphesi olmasın. Haram parayı reddedişini alkışlayanların bile olayın bu boyutunu görmemeleri de ayrıca sorunlu.

Tıpkı Hollywood, sanat, edebiyat dünyası, kültür- eğlence sektörü gibi spor sektörü de belli blokajların, sansürlerin, ideolojik taraftarlığın baskısı altında.

Tüm bunlardan daha önemlisi din dilini kaybeden Müslümanların sekülerleÅŸmesi…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Diyalog Gazetecilik San. ve Tic. Ltd. Åžti.’ne aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan köşe yazısı/habere aktif link verilerek kullanılabilir.

Ýlgili YazýlarGenel

Editör emreakif on December 21, 2010

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: