Hakikat avcısı Malcolm X

Bugün Malcolm X’in şehadetinin 50. yılı. 21 Şubat 1965 tarihinde mücadelesinin zirvesindeyken İslam’ın evrensel hakikatini idrak ettiği, beyaz ve siyah ırkçılığına/ayrımcılığına karşı İslam kardeşliği söylemini dillendirmeye başladığı dönemde katledildi.

Tam yarım yüzyıl sonra Malik el Şahbaz’ın şehadetinin ne anlama geldiğine dair söylenmesi gereken sözler her geçen yıl daha da çoğalıyor. Amerikan rüyasının büyülü dünyasından perdeyi çekip indiren adamdı.  Amerikan siyasal sistemi ve toplumsal yapısının yaldızını söktü; cesur cümleleri, duruşu, hayatı ve mücadelesiyle.

Malcolm X’in yaldızını söktüğü Amerikan imajı neydi? Her şeyden önce kuruluş beyannamesinde Fransız Devrimi’nden de önce “tüm insanların eşit doğduğu, özgürlük ve refahlarını aramalarının vazgeçilmez hakları” olduğunu beyan eden tek devlet olma ayrıcalığı… Amerikalılar modern dönemde bu ilkeleri kuruluş beyannamesinde ilan eden ilk devlet olmakla övünürler.

İşte bu sahte imajı parçalayan Malcolm X’in şehadeti oldu!

Evet, Amerika’nın kurucu babaları tüm insanların doğuştan eşit ve hür yaratıldığını beyan ediyorlardı ama bu ilke sadece beyaz insanlar için geçerliydi. Köleliğin kaldırılması kuzey ve güney savaşlarına sebep olacak, bu ancak 19. yüzyılın sonlarında gerçekleşecektir. Bu da beyazların siyahlardan daha eşit oldukları gerçeğini değiştirmeyecekti. Siyah-beyaz ayrımının resmen kalkması için uzun süre mücadele etmek gerekecekti.

Bugün siyah ya da kızıl deri rengi üzerinden açıktan ayrımcı, aşağılayıcı ifade ağır cezayı gerektiriyor. Ancak Amerikan sistemi yeni siyahlarını üretmekte zorlanmayacaktı. Müslüman bir siyah olarak mücadele eden Malcolm X zamanında renk ayrımcılığı en büyük tehditti. Şimdi ise deri renginden çok din rengi ayrımcılığı, hatta din düşmanlığı büyük tehdit haline geldi: İslamofobi.

Malcolm X’in mücadelesi ırk ayrımcılığını kaldırmada başarılı oldu ama elli yıl geçmeden dine dayalı ayrımcılık daha keskin olarak geri döndü.

Malcolm X’in farkı

Amerika’da Müslüman zenci hareketi, ırk ayrımcılığı konusunda Malcolm X’in verdiği müthiş mücadele ve bunun sonuçları çok farklı boyutlarda ele alınmalıdır. Siyasal ve toplumsal yerleşik düzene karşı bir başkaldırı örneği olarak modern dünya tarihinin en önemli figürlerinden biri olarak bugünümüze ışık tutar. Bu ateşin dava adamını anlamak için onun sosyal aktivesini, öncülük ettiği mücadeleyi besleyen karakterine dokunmak gerekir.

Malcolm X’in hayatı ve mücadelesinin sonuçları farklı biçimde değerlendirilmeli ve sanılanın aksine hala ciddiyetle ele alınmaya muhtaç. Ancak beni etkileyen iki özelliğini tüm bu sonuçlar kadar önemli bulurum: Hakikat avcılığı ve hakikate teslimiyet.

Hayatının ilk dönemindeki suç şebekelerinin içinden sıyrılıp sahte bir İslam davasıyla, bir tür siyah ırkçılığına bürünmüş din anlayışıyla beyaz ırkçılığa karşı verdiği mücadelede hep haksızlığa karşı kafa tuttu. Doğru bildiğini savunurken gözünü budaktan sakınmayan, mutlak bir cesaret ve fedakarlık örneğidir. Militan bir dava adamıdır. Bedeli ne olursa olsun haksızlığa karşı durmaktan çekinmez. Hayatının tüm evrelerinde bu mücadeleci yanı, dava adamı oluşu, adanmışlığı hep en öndedir, hakikat avcısıdır. Hakikati yakalamak ve onun uğrunda gereken her şeyi, gereken her yöntemle yerine getirmeyi şiar edinir.

Dava adamlığını tamamlayan en büyük örnekliği, hakikat karşısında tereddütsüz teslimiyetidir. Gerektiğinde hayatını ortaya koyduğu mücadelesinin yanlışını gördüğü anda hakikate teslim oluşu, hakikat karşısındaki samimiyeti, modern çağda eşine az rastlanır bir dava adamlığı örneğidir.

Hakikat avcısı olarak Malcolm X hakikate baştan teslim olmanın samimiyet timsalidir. Hayat çizgisine bakıldığında geçtiği evreler, yaşadığı dönüşümler; bir Müslümanın eksik bilgiden dolayı, sosyal veya kültürel nedenlerle yanlış yönlendirme içinde olsa bile eğer samimi ise Hakk’ın onu hakikat istikametine yönlendireceği kanaatinin en somut ifadesidir.

Hayatı, samimiyeti, mücadelesi ve hakikat karşındaki tutumuyla Malcolm X’i, bir öncü ve yol gösterici olarak bugün daha çok anlamaya ihtiyacımız var.

Hakikat karşısında taviz vermeyen, hakikati bulduğu yerde samimiyetle teslim olan insan tipinin en çok arandığı dönemde, rahmetle  bir kez daha analım.

lgili YazlarDünya, Düşünce, Siyaset

Editr emreakif on February 21, 2015

Yorumunuz

İsminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

Kişisel Blogunuz

Comments

Dier Yazlar

Daha Yeni Yazlar: