Dağın keşfi

İnsan ve tabiat ilişkisinin aydınlanma felsefesinin açtığı kapıyla birlikte kırılmaya uğradığı söylenir. Modern insanın muhayyilesinde tabiat artık alt edilmesi gereken bir canavara dönüşmüştür. Tanrının yerine kendini koyan insan karşısında gördüğü tek somut ve maddi güç olan tabiata karşı savaş açarak işe koyulur. Tabiatla barışık, iç içe bir evren ve insan tasavvuru gitmiş; insan aklının sınırlarını keşfederek makine ile yendiği her tür aşkın anlamdan azadeleşmiş somut bir tabiat anlayışı gelmiştir.

Aslında kadim zamanlarda da tabiatın kutsanarak varlık anlamından saptırıldığı olmuştur. Tabiatın bir emanet, Allahın ayetlerinden bir ayet olmasının ötesinde kutsanan, hatta tapınılan bir obje haline getirilmesi de farklı bir sapmaya işaret ediyordu.

Nedendir bilmem, bende dağ hep yücelik duygusunu çağrıştırır.

DaÄŸa tırmandıkça, yükseklere çıktıkça sanki sonsuzluÄŸa daha çok yaklaÅŸtığım duygusuna kapılırım. Dağın yüceliÄŸinin, haÅŸmetinin, haÅŸinliÄŸinin Yaratıcı’yı idrak etmeye bir adım daha yaklaÅŸtırdığını derinden hissetmiÅŸimdir.

Erciyes sadece yüksek bir dağ olmaktan öte evren, insan ilişkisini idrak etmemde derin izler bırakan, sonsuzluk duygusunu çağrıştıran, hatta tahrik eden bir belirleyici oldu. Muhtemelen denizin, ormanın olmadığı Anadolu bozkırının ortasında her mevsim bembeyaz tüm ihtişamıyla yükselen dağın ufkumu doldurmuş olmasının etkisi büyük.

Her mevsim farklı bir güzellik ve ihtişamla ufkunuzu dolduran bu dağ, aslında bir günün içinde ışığın, bulutların, rüzgarın durumuna göre yepyeni bir ufuk açar bakmasını bilene. Bu nedenle Erciyes bıktırmaz; dünyaya bakışınıza her dem yeni boyutlar katacak güzellikler sunar.

‘Erciyes’i yazmak kolay deÄŸil, fotoÄŸrafını çekmek ise hiç kolay deÄŸil. Onu öncelikle gönlünüze çekmediÄŸiniz sürece o asla ve asla objektifinize sığmaz. Çünkü Erciyes sadece bir daÄŸ deÄŸildir; bir ruhun mücessem halidir. Ona objektifinizi doÄŸrulttuÄŸunuzda, bir türkü akmıyorsa gönlünüzden, muhayyilenizde ötelerden bir görüntü yoksa, kendi mana ve ikliminizin farkında deÄŸilseniz onu göremeyeceksiniz.’ Bir fotoÄŸraf sanatçısının Erciyes için kaleme aldığı satırlar bunlar. Elbette herkesin Erciyes’i farklıdır. Kendi içinizdeki daÄŸa nasıl yaklaÅŸtığınız, evrenle, Yaratıcı’yla, ötelerle nasıl bir iliÅŸki içinde olduÄŸunuz daÄŸa anlam kazandırır.

Bir fotoÄŸraf, objektifi deÄŸil, objektifin arkasındaki gözü, hatta kalp gözünü yansıtır. Objeye nasıl baktığınız, fotoÄŸrafı nasıl çektiÄŸinizden daha önemlidir. Hayreddin OÄŸuz yıllardır Erciyes’i keÅŸfe çıkan, onunla adeta konuÅŸan, soluklanan bir kaÅŸiftir. Yıllar boyunca dağın her bir gizli köşesini keÅŸfederek, çok uzaklardan ışığın ve ihtiÅŸamın harmonisini besteleyerek fotoÄŸrafladı.

Sadece fotoÄŸraflamakla kalmadı. Erciyes’in efsanelerini, türkülerini, yatırlarını, türbelerini, azizlerini tek tek bularak onlarla hemhal oldu. Bir dağın, hele hele Erciyes gibi bir dağın, neden bir daÄŸ olmaktan öte anlamlara, gizemlere sahip olduÄŸunun keÅŸfini yaptı adeta.

Erciyes’in tarihini ve folklorik keÅŸfini, fotoÄŸrafçı yanıyla estetik boyuta taşıdı. Üç yüze yakın Erciyes fotoÄŸrafından oluÅŸan albümü (Erciyes, Kayseri Kocasinan Belediyesi Kültür Yayınları) bir dağın nasıl bu kadar farklı boyutları olabileceÄŸini, görebilen bir göz için her taşın, her ışık yansımasının nasıl sonsuzluk ÅŸiirini kelimelerle öreceÄŸini gösteriyor

Kimi zaman Ürgüp peri bacalarının arasında tomurcuklanmış kırık dal uçlarında asılı duran, kimi zaman tüm ufkunuzu dolduran bembeyaz bir güzelliği ve ihtişamı, akşamın kızıl renginde adeta ağlayan hüznü, uzakta, çok uzaklarda gün batımının renk cümbüşüne dönüştüğü dumanlı zirvelerini…

Susan Sontag ‘FotoÄŸraf içimizdeki fethetme tutkusunu’ yansıtır der. Hayreddin OÄŸuz içindeki keÅŸif duygusunu, ilahi tecellinin yansımalarını keÅŸfetmek için kullanmış objektifini.

Her mevsim başka güzelliğe sahip bir dağın ve bu dağ düşüncesinin etrafında aslında tabiat-insan ilişkisinin ahengini, müteal olana işaretle yakalamayı denemiş.

Görsel anlamda tek bir objenin bunca farklı boyutlarda görüntü verebiliyor olması, bıktırmadan her bir karede yeni ve farklı bir güzellik duygusu-nu tattırabilmesi ancak şairane bir yaklaşımla olabilirdi.

Erciyes’in görsel keÅŸfinden sonra onun görünmeyen, anlatılmayan hikayelerini, menkıbelerini, efsanelerini, Anadolu insanının hallerini de dinleme sırası geldi.

Ýlgili YazýlarDüşünce, Kültür

Editör emreakif on August 3, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: