Batı’nın çifte standardı mı?

Mısır’daki darbeye ‘darbe’ demeyen Batı’ya yönelik eleÅŸtiriler bir hayli tutarsız. Batı’nın çifte standardı, demokrasi havariliÄŸi türünden yükselen itirazların, özellikle Batı ile hesaplaÅŸma içinde olduÄŸunu düşünenlerden yükseliyor olması iÅŸin ironik tarafı.

Evet, Batı’nın söylemi ile real politik tutumu arasında bir çeliÅŸki vardır ve hep olagelmiÅŸtir. Batı’dan en az birkaç yüzyıldır dayak yemekte olan bir coÄŸrafyanın çocuklarının çifte standart keÅŸfine çıkması, en azından hafiflik.

Batı uygarlığının -Amerika dahil- bilim, teknoloji gibi evrensel olduÄŸunu iddia ettiÄŸi deÄŸerlerinin dışında askeri boyutu deÄŸerlendirme dışı bırakılarak yükseliÅŸi, daha doÄŸru ifade ile Batı dışı dünyada gerçekleÅŸtirdiÄŸi hegemonik pozisyon açıklanamaz. Yani emperyalizm olmadan Batı’nın yükseliÅŸi açıklanamaz; Avrupa’nın kendi iç dengeleri kurulmadan da emperyalizm izah edilemez. Bu durumun tarihsel olarak somutlaÅŸtığı hedeflerden biri Mısır’dır.

Mısır; Batı’nın hem romantikleÅŸtirdiÄŸi, hem sayesinde gizli kalmış kompleksinden kurtulmak istediÄŸi, hem de Avrupa BirliÄŸi’nin, yani Yeni Roma’nın inÅŸasının anahtar ülkesidir. Birbiriyle bu kadar çeliÅŸkiyi Mısır kadar adeta tarihsel süreklilik içinde barındıran çok az ülke var. Tabii bu çeliÅŸki aslında Batı’nın kadim çeliÅŸkisidir.

Avrupa BirliÄŸi’nin 50. kuruluÅŸ yıldönümü kutlamalarında tanık olunan yoÄŸun simgesel göndermelerden biri Almanya BaÅŸbakanı Angela Merkel’in dönemin Fransa CumhurbaÅŸkanı Jacques Chirac’a hediye ettiÄŸi, Fransızların Osmanlı’yı yenmesini gösteren bir bira kupası idi. 18’inci yüzyıldan kalma bir bira kupasının üzerinde Napolyon’un Mısır’ı iÅŸgal ederek, Osmanlılara karşı elde ettiÄŸi zaferi gösteren bir rölyef bulunuyordu.

Fransa’nın Avrupa liderliÄŸini ele geçirmesine dair yapılan tartışmalarda Mısır’ın iÅŸgal edilmesi gerektiÄŸi fikri çok önemli bir yer tutar. 1672’de Paris’e giden Leibniz’in Avrupa barış vizyonu, ağırlıklı olarak ünlü ‘Mısır planı’nı içerir. 14. Louis’e yaptığı öneriye göre Avrupa’da barışı saÄŸlamanın en etkin yolu Fransa öncülüğünde Osmanlı egemenliÄŸindeki Mısır’ı ele geçirmektir. Leibniz’den sonra da pek çok Avrupalı düşünür ve siyasetçinin Mısır’ın ortak Avrupa orduları tarafından iÅŸgal edilerek Avrupa birliÄŸinin gerçekleÅŸtirileceÄŸini önermeleri ilginçtir.

Her ne kadar egzotikleÅŸtirilerek turistik bir anlam yüklenmiÅŸse de Mısır antik tarihi, Avrupa uygarlığının Yunan kökenleri kurgusunu tehdit eden bir geçmiÅŸi hatırlattığı için yüzleÅŸmekten kaçındıkları bir tarihe de gönderme yapar. Batı uygarlığının üçlü sacayaklarından biri olarak Atina, yani Yunan uygarlığı kabul edilir. Modern Batı kendi köklerini Yunan düşüncesinde, Roma hukukunda ve Hıristiyanlık’ta (Kudüs) formüle eder.

Ne var ki Yunan kökenlerinin Asyalı ve Afrikalı etkileri yok sayılarak Avrupa merkezli medeniyet tarihi okuması da kendi içinde ayrıştırıcı, kurgusal ve ırkçı ögelerle doludur. Batı uygarlığının temelleri kurgusunu bozan sıra dışı eserlerden biri Nartin Bernal’in ‘Black Athena: The Afroasiatic Roots of Classical Civilization’ (Siyah Atina- Klasik Uygarlığın Afro-Asyatik Kökenleri) isimli eseridir. Geçerli paradigmaya meydan okuyan bu eserde antik Yunan’ın köklerinin Mısır uygarlığından beslendiÄŸini, Yunan’ın Mısır’dan sanılanın aksine çok fazla etkilendiÄŸini savunarak Batı medeniyetinin Yunanistan kökenli ve arî ırkçı tanımını reddeder.

Mısır’da askeri darbe ile bu tarihsel arkaplanın ne alakası var? Hiçbir iddia sahibi devlet, medeniyet güncel olanı tarihsel tecrübeden bağımsız deÄŸerlendirmez; hiçbir uzun vadeli planını hedefini bu tarihi perspektifi yok sayarak çizmez. Bu durum, bizde algılandığı gibi tarihe takılıp hayattan kopmak anlamına gelmediÄŸi gibi geleceÄŸin inÅŸası için olmazsa olmazdır.

Avrupa BirliÄŸi, ABD ile rekabetine raÄŸmen ısrarla darbe dememek için çaba gösterirken tüm bu tarihi, kültürel, jeostratejik ve ekonomik unsurların bileÅŸiminde bir Mısır algısı ortaya çıkıyor. Küresel Roma misyonunu devralan Amerika’nın daha pragmatist olmakla beraber bu ortak kökenden tümüyle bağımsız olduÄŸu söylenemez.

‘Yeni emperyalizm’ kavramını fazlasıyla provokatif bulanlar için Mısır çok iyi bir laboratuar!

Evet, Mısır’a egzotikleÅŸtirerek hükmetmek, ya da aynada ‘siyah Atina’nın yüzüyle karşılaÅŸmak Batı için çapraşık duyguları kışkırtabilir. Bu çapraşıklık iki yüzlülük diye hafife alınan derinliksiz tespitle yok olmuyor yine de.

Bu çeliÅŸkiler aynı zamanda Mısır’ın Firavun yönetiminde daha uzun süre esir alınamayacağına da iÅŸarettir. Sorun bu süreçte Müslüman KardeÅŸler’in nasıl bir operasyona tabi tutulacağında düğümleniyor.

Ýlgili YazýlarDüşünce, Siyaset

Editör emreakif on July 30, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar