Yazmanın bedeli

Hemen önümdeki safta oturuyordu. Ezana epeyce vardı. Bir yanda tavaf edenler bir yanda Kur’an okuyanlar, tespih çekenler… Sessizce kıpırdayan dudaklardan dökülen dualar.. Önemli bir kısmı da sadece Kabe’yi doyumsuz derinlikte seyretmekle meÅŸgul…

Daha doÄŸrusu Kabe’yi seyrederken varlığını, kulluÄŸunu, yaratıcısı ile arasındaki müthiÅŸ rabıtayla tefekkür hali. Namaz, zikir, tefekkür, tavaf… Hafif uzanmış yorulan bedenini dinlendirenler bile var. Her köşede Kur’an-ı Kerim rafları, kolayca ulaşılabilen zemzemler. Mutlak ibadetle meÅŸgul olma hali… Tavaftaki zamanın baÅŸlangıç noktasını evrenin sabitesini iÅŸaret edercesine dönenlerle sessiz bir devinimle seyre dalanlar müthiÅŸ bir ahenkle aynı amaca yönelik eylemliliÄŸin harmonisini sergiliyor.
Okumak, Kur’an okumak, tefekkür etmek, zikretmek, dua etmek, ibadetin, Allah’a yakınlaÅŸmanın türlü halleri… Hayatın en anlamlı kesitinde baÅŸka ne yapılabilir ki…

Hemen önümde oturuyordu yaşlı Hindli. Sormadım ama muhtemel Hindli bir Müslümandı. Bengalli de olabilirdi. Esmer tenine tezat ak sakalları düzgünce taranmıştı. Önündeki torbasından küçük bir not defteri çıkardı. Bir şeyler karalamaya başladı. Tam da zihnime hücum eden düşünceleri not etmeye başlamışken gözüme takılan bu ihtiyar Hindli ile aramda bir aşinalık kurdum.

Neler diyordu, bir dua metni mi? Yoksa gözlemlerini mi not düşüyordu. Hiç bir fikrim yok. Sormayı da düşünmedim. Ama Medine’ye daha sonra Mekke’ye geldiÄŸim gündem beri ilk defa Kabe’de birinin bir ÅŸeyler yazdığına tanık olmuÅŸtum. Demek ki sıra dışı bir eylem üzreydi/k.

Yazmak bir sorumluluktur. Kalemin sorumluluğu… Yazılacak olanı yazmamak kim bilir hiç bilmediğin hiç bir zaman da bilemeyeceğin meçhul okuyucuya karşı bir sorumluluk.

Kendini yazmak sorumluluğunda hisseden kalem bazen belki de çok özel anlar için yazmamakla sınanır. Yazmanın bedeli yazamayacaklarını bilerek yazmayı başarmasıdır.

Hayatın akışının durduğu, insanın gölgesinin kaybolduğu, zamanın başka bir boyuta evrildiğini hissetmeye başladığında kaleme susmak düşer, kalem yazsa da aslında susuyordur. İnsanlar, renkler, sürekli dönüp duran hareketliliğin uğultusu, yüzlerce diller hepsini yazabilirsiniz.

Zaafları, seçimlilikleri, farklı davranış modelleri üzerine kültür çözümlemesi yapabilirsiniz. Kıyafetlerine, yüzlerindeki ifadelere hatta traş şekillerine bakarak sosyolojik çözümleme adına kurumsal çıkarımlar bile yapabilirsiniz.

Milyonların akın akın toplandığı bu alana bakarak İslam dünyasının tüm çelişkilerine neşter vuracak keskin tespitler yapılabilir. Siyasal parçalanmışlık, ekonomik çelişkiler, fakirlik, cehalet, emperyalizmin dünya Müslümanlarına dayattığı uygulamalar…

Müslüman ülkeler arasındaki dehşetli uçurum, tüm dünyalıklardan, dünyevi çelişkilerden arınmayı sembolize eden bez (ihram) içinde bile dünyevi güç ve iktidar çelişkilerinin tezahürü…

Bunca olumsuzluğa rağmen herkesin mutlak yaratıcısının karşısında acziyetini hissettiği, eşitlendiği muhteşem birliktelik…

Suyu arayan Hacer’in, Allah adına bina inÅŸa eden Ä°brahim’in makamında tüm bunların bir yansımasını, gözlemlerinin karşılığını bulacaktır kalem elbette.

Sen de bir taş at diyen buyruğa uyarak içimizdeki ve dışımızdaki şeytanları taşlamaya gelen milyonların taşlayamadıklarını yazabilir mi kalem?

Kabe’ye saatler boyu bakan bir çift gözün neye baktığını etrafında olup bitenlerin sosyal, siyasal nedenlerine odaklanan hangi kalem yazabilir?

Siyasal çözümlemeler yaparken kültürel renkliliğin coşkusuna kapılırken gerçekte gördüğünü mü yazmış oluyor kalem?

Yazmanın bedeli de bu olsa gerek. Sadece siyasal şartlar, kısıtlamalar nedeniyle yazması gereken yazmaması değil ödenen bedel. Dışsal şartları maddi bir bedeli göze alarak yazabilir kalem.

Ya okuduÄŸu Kur’an karşısında titreyen bir kalbin, tavaf ederken yaÅŸaran gözlerin gördüklerini hangi kalem yazmaya cesaret edebilir?

Belki de bu nedenle çok az yazabilen var. Dede Efendi son bestesini Hac’da Kabe’yi seyrederken ilahi aÅŸkla yapıp ruhunu teslim etti.

Belki içindeki ilahi aşkı dışa vurmayı böyle göze alabildi. Milyonlarca insanın gelip başka bir iklimi yaşadığı için yazmaya cesaret edemiyorlar. Ama ben hala meraktayım, yaşlı Müslümanın neyi yazmaya cesaret ettiğini keşke sorabilseydim.

Ýlgili YazýlarDüşünce

Editör emreakif on September 6, 2016

Etiket: ,

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar