PAPA ve Avrupa’nın yön duygusu

Roma Antlaşması’nın imzalanmasının 60. yıl dönümü kutlamalarında Papa’nın yaptığı açıklamalardan çok verdiği resim daha çok öne çıktı. Siyasette bilinen bir gerçektir. Siyasiler sanat eserlerini mesaj olarak kullanırlar.
Sanatın sanat olmaktan fazlasıyla anlam yüklendiği Batı kültüründe bir ünlü tablo, bir mimari eser belki de sanatçının aklına gelmeyen bir bağlam ve anlamda belli siyasi mesaj vermek için kullanılır. Sanatın siyasal obje haline gelmesi batılı devlet adamlarının sık sık başvurdukları bir yöntemdir. Bu anlamda sadece sanat eserleri değil mekan ve zamanlamana da belli bir mesaj vermek üzere kullanılabilir. Söz gelimi İkinci Dünya Savaşı sonrası dünya sisteminin temellerinin atıldığı Yalta Konferansı’na bir gönderme olarak Soğuk Savaş sonrasının en önemli buluşmasının Malta açıklarında bir gemide yapılması gibi. Liderlerin önünde poz verdikleri ünlü tablolar genelde tesadüfen oraya konmaz. Tablonun bir hikayesi, konusu ya da toplumda bilinen anlamı öne çıkartılarak uygulamaya konan siyasetler daha estetize edilmeye çalışılır.

Roma Antlaşması’nın kutlaması vesilesiyle Papa’nın etrafında toplanan Avrupa Birliği liderlerinin verdiği poz da benzer çağrışımları içeriyor.

Her ne kadar bizde AB’nin bir Haçlı ittifakı olduğunun itirafı olarak okunan bu aile resmi önünde bir Avrupa Haçlı ruhunun diriltildiği algısının gerçeği ne kadar temsil ettiği üzerinde düşünmek gerekiyor.

Avrupa’nın köklerinde Hıristiyanlığı çektiğimiz vakit bugün bilinen anlamda Avrupa fikri diye bir şey kalmaz, en azından eksik bir okuma olur. Ancak bugünkü AB projesinin tam anlamıyla bir Hıristiyan Avrupa idealini yüceltmek olduğunu söyleyebilir miyiz? Modern Avrupa’nın temellerinde Atina, Roma, Kudüs temelli oluşumun bugün geldiği nokta her şeyden önce seküler bir dünya idealidir. Geleneksel anlamda kilisenin etkisinin sınırlandığı profan bir medeniyet olarak okunabilir.

AB’de siyasal anlamda Roma’yı yeniden diriltirken bunu modern Avrupa’yı oluşturan idealler üzerine yükseltmek istediği AB kriterlerinden da anlaşılır. Hristiyani unsurların varlığı dini bir örgütlenme olduğu anlamına gelmiyor, daha kötüsü kutsal olanla bağını koparmış bir uygarlığın tarihsel köklerinden de istifade ederek yeniden diriltilme çabası bu çerçevede Papa’nın o mesajını nasıl okumalı?

Önce Papa’nın ne dediğine bakalım; “Beden yön duygusunu kaybettiği zaman, artık geleceğe bakamaz, geriye çekilmeye başlar ve uzun vadede ölme riskiyle karşı karşıya kalır. Avrupa’nın da yeni vizyona, umuda ihtiyacı var.”

Papa’nın vereceği mesajların hala özellikle Katolikler açısından önemseniyor olması Avrupalılara yaptığı açıklama için de geçerli. Papalığın bazı dini açıklamalarını genelde İslam dünyasına yönelik olmaktan çok Avrupalılara yönelik olduğunun altını çizmekte yarar var. Papa elinde tuttuğu gücü ve dini ve tarihsel öneminin farkında olarak Avrupa Birliği’ne oluşum sürecinde müdahale ediyor.

Papalık Avrupa ilişkisi açısından inişli çıkışlı tarihinde yeniden Avrupalılığı oluşturan temel dinamikleri hatırlatıyor. Daha önceki papaların da zaman zaman bu tür mesajları olmuştu.

Papa’nın Avrupalı liderlere verdiği mesaj çok açık biçimde Avrupa değerlerine vurgu yapıyor. Avrupa’nın görme duyusuna, Avrupa’nın hedeflerine doğrudan hatırlatma ve bir tür istikamet çizmeye çalışıyor.

Daha tam Avrupa ittifakı gerçekleşmeden dağılma tartışmalarının yaşandığı şu günlerde Papa’nın semiyolojik müdahalesi iyi okunmalı. Görme hissini kaybettiği imasını yapan Papa, Avrupa’nın yeni hedeflere ve vizyona ihtiyacı olduğunu hatırlatırken dini değerleri ima etmediğini kimse söyleyemez.

Papa’nın Avrupalılık düşüncesi ve idealine yaptığı müdahaleyi İslam dünyası için hilafetle karşılaştırmak da yanıltıcı olur. Papa’nın artık siyasal bir etkiden çok sembolik değer taşıyan konumu ile hilafeti kıyaslamak yanıltıcı sonuçlara götürebilir. İslam dünyasının en azından Papalık makamı gibi sembolik bir makamdan bile uzak olması ayrıca düşündürücü.

Mesajın diğer boyutu ise, yen vizyon biçmeye çalıştığı Avrupa kimliğinin ötekisi kim olacak? Papa’nın zaman zaman bu yönde hatırlatmaları da olmuyor değil.

Geçen yıl Aachen şehrinin her yıl verdiği Şarlman ödülü için seçilen mekan da ilginçti. Angela Merkel, İtalyan Konseyi Başkanı Matteo Renzi, Avrupa Birliği Parlamentosu, Komisyonu ve Konsey başkanlarının da olduğu törende Papa Francis’e verilen ödül kadar verilen ödülün verildiği mekan mesajın kendisi gibiydi.

Törenin yapıldığı mekandaki, İnebahtı Deniz Savaşı’yla (1571) alakalı. Vasari Giorgio’nun “Battaglia di Lepanto” adlı freski Papalık Devleti’nin öncülüğünde toplanan Haçlı ordularının Osmanlı Devleti’ne karşı uzun yıllar sonra kazandıkları zaferde oynadığı rolü hatırlatmayı hedefliyordu.

Avrupa artık bir Hıristiyan uygarlığı olmaktan çok uzakta olsa da Hıristiyanlığın, Papalığın olmadığı bir Avrupa’nın kimlik ve vizyon krizinde olduğu kesin.

lgili YazlarDüşünce

Editr emreakif on March 30, 2017

Etiket:

Yorumunuz

İsminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

Kişisel Blogunuz

Comments

Dier Yazlar

Daha Yeni Yazlar: