Mursi’nin çeliÅŸkisi

GeçtiÄŸimiz günlerde Mısır’da yaÅŸanan bir atama krizi adeta bir dönem Türkiye’de yaÅŸananları hatırlatan ve çok tanıdık gelen bir sahneydi. Tahrir Devrimi sırasında göstericilere develerle saldıran, ölüme neden olan, kameraların gözü önünde kan döken eski rejim elemanlarını beraat ettiren baÅŸsavcının görevden alınma krizini ibretle izledik. Tıpkı Türkiye’de olduÄŸu gibi, dünyanın gözü önünde naklen yayınla izlenen bu saldırının delili sayılan kamera görüntüleri bulunamamış, yani silinmiÅŸti. Delil yetersizliÄŸinden tüm sanıklar beraat etti.

Bu durumda CumhurbaÅŸkanı, doÄŸal olarak baÅŸsavcıyı görevden aldı ve Vatikan’a büyükelçi olarak atadığını açıkladı. Yargı bürokrasisinin desteÄŸiyle, görevden el çektirmeye itiraz edilerek boyutları büyüme ihtimali gösteren bir kriz ortaya çıktı. Müesses nizamın direniÅŸiyle karşılaşılan Mursi, haklı ama iyi planlanmamış bu hamlesinden geri adım atmak zorunda kaldı.

Toplum vicdanını yaralayan beraat kararına karşı irade sergileyen devlet baÅŸkanını itibarsızlaÅŸtıran bu gerilim, aslında Mısır’da yeni dönemde yaÅŸanacakların dışavurumundan ibaret. Ve bu yönüyle herhangi bir tayin olayı olarak deÄŸerlendirilemez.

Arap Baharının Mısır’da alacağı ÅŸekil, tüm Arap dünyasını etkileyeceÄŸi için Mısır’da yaÅŸanan kriz ülke içi iktidar mücadelesinden öte anlam taşıyor.

Bu açıdan bakıldığında Mursi birkaç boyutta bir sınavdan geçiyor. Bunlardan en önemlisi, adeta apolitik devrim gerçekleşen değişimin eski aktörleri olarak müesses nizamın asker, sivil, yargı bürokrasisindeki uzantılarının direnişi ile baş etmek zorunda oluşu. Her şeyden evvel Mübarek döneminin her anlamda ayrıcalıklı seçkinlerinin direnişi, kendi ekonomik ve siyasal ayrıcalıklarını paylaşmama, konumlarını yitirmeme kaygısıyla direniş göstereceklerdir.

Rejimin kurumsal yapısı, refleksleri ve yıllardır oluÅŸturduÄŸu kadrolar; deÄŸiÅŸimi sembolik düzeyde tutma, alternatif olma iddiasındaki ‘Ä°slami hareketler’i itibarsızlaÅŸtırma yönünde çaba gösterecektir. Mursi’nin siyasi ve ekonomik baÅŸarısızlığı için ellerinden geleni yapmak isteyeceklerinde kuÅŸku yok.

Mursi’nin ikinci olarak yüzleÅŸmek zorunda olduÄŸu boyut, desteklerini alarak seçildiÄŸi Ä°slami hareketlere karşı tutumunda yaÅŸanacak gibi görünüyor. Bu boyut, apolitik devrimin politik meÅŸruiyetinin saÄŸlanmasıyla ve toplumsal taleplerle birlikte Ä°slami hareketlerin taleplerinin karşılanıp karşılanmayacağıyla yakından baÄŸlantılıdır. İçinden geldiÄŸi harekete karşı yabancılaÅŸtırılma giriÅŸiminin, hem siyasi hem de sosyo-ekonomik politikaları uygularken, ortaya çıkacağının ipuçları ÅŸimdiden görünmektedir. Sina’da silahlı grupların harekete geçerek Mursi’yi hazırlıksız yakalamaları, Selefi grupların siyasi anlamda onu köşeye sıkıştıran giriÅŸimleri Ä°slamcı kökenden gelen bir lideri Ä°slamcılarla karşı karşıya getirmeye zorlayan giriÅŸimler olarak öne çıkıyor. Kaldı ki, bu türden erken çıkışlar için ideolojik bakış açısı uygun gruplar kendiliÄŸinden harekete geçebileceÄŸi gibi bu gruplar pek rahatlıkla yönlendirilebilirler de. Her kritik adımda Mursi’nin diÄŸer siyasi gruplardan çok Ä°slamcı olarak bilinen uç gruplarla karşı kaşıya gelmek zorunda kalması, bunun kendiliÄŸinden oluÅŸan bir siyasal talep ve tepki olmadığı kanaatini güçlendiriyor.

Diğer taraftan özellikle İhvan gibi alternatif siyaset teklifinde bulunan İslami hareketlerin sistem kurma, yeniden sistem inşa etme konusunda ikna edilmeleri, dönüştürülmeleri gibi çok temel bir açmaz konusunda karar veremeyeceği bir yol ayrımına doğru ilerlemektedir.

Özellikle ekonomik konularda, küresel piyasaya açılırken yabancı sermaye ve yatırımlarla kurulan ilişkiler ve bunun doğuracağı siyasal ve ekonomik bağımlılığın nasıl bir zihniyet ve model dönüşümüyle sonuçlanacağı sorusu hayati bir konudur. Henüz iktidar olmanın şaşkınlığı ve kadro mücadelesine odaklanırken sistemi sorgulamayı geri plana iten İhvan hareketinin bu meydan okumaya ne kadar hazırlıklı olduğunu yahut bunun bilincinde olup olmadığını zaman gösterecek.

Bölgesinde ve Arap dünyasındaki stratejik, ekonomik ve siyasal konumundan dolayı Mısır kendi başına bırakılamayacak kadar önem kazanıyor. Kapalı rejimle yönetilirken kaynakların dar bir bürokratik elit kadronun kontrol ettiÄŸi ve bunlar arasında paylaşıldığı ekonomik modelin yerine, rekabete dayalı ÅŸeffaf ekonomiyi getirme adına küresel kapitalizme açılmanın getireceÄŸi sorunlar ve buna verilecek cevaplar Ä°hvan hareketinin ideolojik ve siyasi geleceÄŸini belirleyecek. Her dışa açılmada, her uluslararası güven tazeleme döneminde (Nasır, Enver Sedat ve Mübarek dönemleri) dış borçları kat kat artan Mısır’a kredi vermek için sırada bekleyen kurumların iÅŸtahasını gördükçe hem ülkenin hem de Ä°slami hareketlerin geleceÄŸi açısından ciddi sorular sormak zorundayız.

Küresel piyasaların istediÄŸi normlarda ekonomiyi düzenleyip buna uygun standart ve ölçüler geliÅŸtirirken siyasal kadrolaÅŸma mücadelesi öne çıkacak sosyo-ekonomik politikalarda da piyasanın taleplerine uygun düzenlemeler yapılacaktır ki bunu Türkiye deneyiminden çok iyi biliyoruz. Bu noktada sistemin eski kadroları ile sistemin dışa açılmasını isteyen küresel aktörler adeta iÅŸbirliÄŸi yaparcasına Mursi’yi zorlayacaktır.

Sonuç olarak, ‘Mursi mi ehlileÅŸecek, ehlileÅŸirken hareketini de mi ehlileÅŸtirecek yoksa içinden çıktığı hareketin talepleri doÄŸrultusunda sistemi mi deÄŸiÅŸtirecek?’ sorusu ile karşı karşıyayız. Daha önce dile getirdiÄŸimiz soruyu sormanın tam vakti: Küresel sisteme karşı alternatif mi olacak yoksa müşteri haline mi gelecek?

Ýlgili YazýlarDünya, Siyaset

Editör emreakif on October 16, 2012

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar