Kürtlere adalet mi, taviz mi?

Türkiye yeni bir seçime giderken belki farkında olmadan yeni bir yol ayrımına doğru yol alıyor. Bu yol ayrımı bir iktidar değişiminden çok muhtemelen Kürt sorunu merkezli bir dönemece işaret ediyor.

Devletin çözümsüzlüğü merkeze alan statükoyu koruma stratejisi yıllardır çökmüş bulunuyor. Bundan sonra hükümetin iki ileri bir geri düzeyinde attığı her adım da Kürt milliyetçilerini tatmin etmekten çok devletten koparılmış bir taviz olarak algılanıyor. Şu anda gelinen noktada gecikmiş adaletin adalet olmayışı gibi bu adaletin elde ediliş biçiminin de mazlumluğu sorgulanır hale geliyor.

Türkleri ve Kürtleri sekülerleştirerek, varoluş köklerinden nevzuhur bir medeniyet halkasına taşımayı amaçlayan ulusalcı projenin iflas ettiği yerde başka bir sekülerleştirici ulusalcılık projesinin devreye girdiğini çok açık biçimde söyleyebiliriz.

BaÅŸta “Kürt açılımı” olmak üzere devletin parça parça iade ettiÄŸi hakları taviz koparmaya dönüştüren algı, devletin topyekûn adaleti gerçekleÅŸtirme cesaretini gösterememesindendir. “Koparılan her taviz”, uzlaÅŸma ve bütünleÅŸmeden çok kimlik siyasetini pekiÅŸtiren söylemleri güçlendiriyor. Kürtlerin siyasal sözcülüğüne soyunan aktörlerle Kürtlere hak bahÅŸeden devletin örtüştüğü yer bu topraklarda yeni bir ulus, yeni bir kimlik, yeni bir uygarlık modeli geliÅŸtirmekten ibaret. Sadece biri Türk ulusçuluÄŸu diÄŸeri Kürt ulusçuluÄŸu üzerinden bunu gerçekleÅŸtirmeyi hesaplıyor. Resmi Türk ulusçuk projesi reaksiyoner Kürt ulusçuluÄŸunun inÅŸası için gerekli zemini oluÅŸturdu.

İflas eden resmi politikalardan sonra bir arada yaşamayı mümkün kılacak sahici adaletin tesisi ancak bu toprakların tarihsel deneyimi üzerinde inşa edilebilir; bu topraklarda varlığımızı mümkün kılan değerlere dönmeden ortaya konulacak açılımlar karşı tarafta taviz olarak algılandığı gibi seküler Kürt yapılanmasının Müslüman Kürt halkı üzerindeki çözücü etkisini de daha artıracaktır.

Adalet ilkesinden yoksun “hak talebi” ve “hak tanıma” bu toprakların varoluÅŸsal genlerini tahrip etmekten baÅŸka bir iÅŸe yaramayacaktır. Nasıl Türkler Müslümanlıklarından uzaklaÅŸtıkça TürkçüleÅŸiyorlarsa, Kürtlerin de hak temelli taleplerden uzaklaşıp taviz koparmaya itildikçe KürtçüleÅŸecekleri çok açık… Parçalayıcı bir kimlik inÅŸası PKK lojistik desteÄŸinde, BDP siyaseti altında nasıl uçlara savruluyorsa, benzeri savrulmanın ulusalcı yansımasını Türklerde de görebiliyoruz. Birbirini besleyen iki parçalayıcı savruluÅŸ…

Ä°slamın kuÅŸatıcı soluÄŸundan mahrum çözüm arayışları kaçınılmaz olarak bu coÄŸrafyanın genlerine yabancı, parçalayıcı ulusalcılıkları tahrik edecektir. Bu çerçevede BDP’nin, Marksist temelli Kürt kimliÄŸinden alternatif Cuma namazı kıldırmaya kadar halkın her deÄŸerini siyasal araç haline getirdiÄŸi yeni sürecin, 12 Eylül uygulamasında ayetli bildiriler dağıtılmasından hiçbir farkı yok. Ancak adalet temelli “bir hakkı iade ediÅŸ” söz konusu olmadığı için Müslüman Kürt halkının deÄŸerleri de, hassasiyetleri de seküler önderlikçe kullanılmaya devam edecek demektir.

Bu günlerde tekrardan elime aldığım iki kitap, adalet temelli hak tanıma ile ayrıştırıcı taviz koparma algısının anlamını üzerinde yeniden düşünme ve tarihi deneyim çerçevesinde bugünü anlama bakımından son derece ufuk açıcı. Bunlardan biri Arnavut milliyetçiliÄŸinin önderlerinden Avlonyalı Ekrem Bey’in anıları (Osmanlı Arnavutluk’undan Anılar 1885-1912, Ä°letiÅŸim yayınları). Osmanlıdan kopan ilk Müslüman kavim olarak Arnavutların ayrılma çizgisine savruluÅŸ süreci hem siyasal hem psikolojik boyutlarıyla anlatılıyor. Arnavut milliyetçiliÄŸinin en önemli liderinin akıcı üslubuyla kaleme aldığı eseri tekrar tekrar okumalı. Hem Balkanları hem Osmanlıyı hem geçmiÅŸi hem geleceÄŸi anlatıyor.

Ä°kinci kitap ise, Ä°ttihat ve Terakki yönetiminin ufuksuz, batılılaÅŸmacı ve de Türkçü çizgisinin handikaplarını, açmazlarını ibret verici gözlem ve deneyimleriyle anlatan Hüseyin Kazım Kadri’nin “Balkanlardan Hicaza Ä°mparatorluÄŸun Tasfiyesi” (Pınar yayınları). MeÅŸrutiyetin getirdiÄŸi “hürriyet” havasının yanıltıcı iklimine kendini kaptıran Ä°ttihat Terakkicilerin gerçeklikten uzak siyasetleri ile adaletten yoksun hürriyet anlayışlarının nasıl despotizme dönüştüğünün ve parçalanmaya götürdüğünün içerden hikâyesi…

Günün olanca karmaÅŸası içinde geriye dönüp bakmanın siyasi polemikten uzaklaşıp daha salim bir kafayla düşünme imkânı vereceÄŸi muhakkak. Vakti olanlara…

Ýlgili YazýlarSiyaset

Editör emreakif on June 1, 2011

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: