Ä°spanya’ya düşen Endülüs gölgesi

Moriskolar meselesi yenilerde yüksek sesle konuşuluyor olsa da İspanyolların reddedemedikleri ama hep bastırıp unutmak istedikleri bir meseledir. İspanya sürgünü denilince Yahudilerin hatırlandığı, hatırlandıkları oranda da İspanyolların siyasi düzlemde saygınlık kazandıran bir meselede, Moriskoları hatırlatmak hayli rahatsız edici gelebiliyor.

Oysa Moriskolar meselesi, daha yoÄŸun ÅŸekilde Endülüs bölgesi için, ama genel Ä°spanyol kültürü ve hafızası içinde herkesi az çok ilgilendiren, yok sayılamayacak bir konudur. Her ne kadar resmi Ä°spanyol tarih söylemi Moriskolara yapılanı meÅŸrulaÅŸtıracak bir gerekçe gösterse de konu tartışmaya açıldıkça vicdanları daha çok kanatıyor. Bir tür kendi tarihi ile ertelenmiÅŸ yüzleÅŸme çaÄŸrısı Morisko konusu. Resmi tarih , ‘Ä°spanya’yı iÅŸgal eden Arapları geldikleri yere gönderdik’ ÅŸeklinde olsa da durum hiç de bu kadar basit deÄŸil.

‘Bu toprakların öz evlatları olan Yahudilere’ karşı iÅŸledikleri suçla yüzleÅŸme cesareti gösteren, öz evlatlarını baÄŸrına basan Ä°spanyol siyasetinin Moriskoları hiç hatırlamak istememesi çok manidar. Sadece manidar deÄŸil; kendi kimliklerini, medeniyet algılarını kökten sarsacak bir konu olduÄŸu için aynı rahatlıkta baÄŸrına basamıyor. Hele hele öz evlatları olduÄŸundan bahsedemiyor.

Gırnata’nın tarihi kesiminde bir çayhane… El Hamra ile El Beyazin arasındaki vadiye bakıyor. OturduÄŸunuz yerde başınızı kaldırdığınızda El Hamra’nın kızıl duvarları görünüyor. Hala çığlıklar yükselmese de su şırıltılarının aksettiÄŸi El Hamra… Çayhanenin duvarları El Hamra’dan esinlenmiÅŸ hat ve tablolarla süslü. Sanki zaman durmuÅŸ… divanları, dekoru ile saklı bir köşe gibi eski zamanlardan Endülüs’ü yaÅŸatan bir çayhane.

Çayhanenin sahibi ise Şimon Perez. Mavi gözleri, kumral yapısıyla her halinden heyecan yüklü bir adam. Çayhanesi, edebiyatçıların toplandığı bir yer. Kendisi de öykücü. Moriskolar üzerine konuşurken çok ilginç bir şey anlattı:

‘Ben kırsal kesimde yaÅŸayan, tarımla uÄŸraÅŸan bir ailede büyüdüm. Müslüman olduktan sonra fark ettiÄŸim ve beni ÅŸaÅŸkına çeviren en ilginç ÅŸey geçmiÅŸ hayatımızda günlük pratiklerde Ä°slami geleneÄŸin ne kadar yaygın olduÄŸunu fark etmem. Farkına varmadan yaptığımız pek çok ÅŸeyin, davranış biçimlerinin Ä°slam’dan kaynaklandığını Müslüman olunca fark edecektim. Mesela babam tarladan gelince elini yüzünü yıkardı. Fakat abdest almayı öğrenince bu yıkama ÅŸeklinin aynen abdest alır gibi olmasını fark ettim…’

Endülüs’ün karşı sahilinde ilginç bir ÅŸehir vardır: Titvân (Tetouan)… GeçmiÅŸ zaman Endülüs ÅŸehirlerinden esintiler taşır. Daha doÄŸrusu kolonyalizme, modernizmin dayatmalarına raÄŸmen yaÅŸayan, soluk alan bir Endülüs ÅŸehri… GeçmiÅŸin izlerini taşıyan bir Endülüs deÄŸil; ‘bugüne taÅŸan ÅŸehir asla unutmaz’ sözünü doÄŸrulayan bir ÅŸehir.

Hasene Mahmud üniversitede öğretim üyesi bir hanım. Titvân’ın köklü, belki de kurucu ailelerinden birinden geliyor. Çünkü ÅŸehrin özelliÄŸi, Endülüs’ten kovulan Müslümanlar tarafından kurulmuÅŸ olması. Hasene Mahmud’un dedeleri de Endülüs’ten gelme. Ãœniversiteden gelip önüme düşerek, kendisinin de içinde çalışmalarını sürdürdüğü, dedelerinden kalma kütüphaneyi göstermeden önce bu kadar zengin bir arÅŸivle karşılaÅŸacağımı sanmıyordum. Endülüs’ten kalma el yazma kitaplar, arÅŸivler ve o süreçten bugüne devralınan her dönemin eserleri… Bir ailenin entelektüel tarihi ile karşı karşıyaydım.

Nefis hatla deriye yazılmış bir Kuran-ı Kerim… Yahut kadı olduÄŸu anlaşılan dedesinin kıydığı Endülüslü bir çiftin nikah belgesi… Hasene Mahmud bu ÅŸehirde kökleri Endülüs’e dayanan yüzlerce aileden birine mensup. Kökeni Endülüs’e dayalı olan aileler soy isimlerinden kolayca ayırt edilebiliyorlar.

Denize biraz mesafeli, sırtını bir tepeye yaslamış bu ÅŸehir Endülüs sürgününden sonra baÅŸka ne acılar görüyor! Sadece Endülüs sürgünleriyle deÄŸil, daha sonra Fransızların Cezayir’i iÅŸgaliyle beraber buraya gelen Cezayirli sürgünlerle de iyice kozmopolit bir yapı kazanıyor. Hatta Osmanlı gündelik hayat kültürü de bu Cezayir sürgünleriyle birlikte ÅŸehre nüfuz ediyor.

Manual Pimanten’in üniversitede hukuk dersleri veren bir akademisyen olduÄŸunu bilmesem, heyecanı ve bıçkın üslubuyla bir militan aktivist olduÄŸunu düşünebilirdim. Sevilla’da üniversitenin bir odasında konuÅŸurken sanki tüm Ä°spanyol tarihini hesaba çeker gibiydi. ‘Moriskoların sürgün edilmesi, iddia edildiÄŸi gibi iÅŸgalci Arapların geldikleri yere gönderilmeleri deÄŸil, sırf dinleri farklı diye bu ülkenin öz evlatlarının sürülmesidir’ diyor. Ä°spanya Endülüs bölge hükümetinde bakanlık yapan Manuel’in daha çarpıcı bir tespiti de: ‘Ä°bn Arabi gitti ama ruhu hala buralarda…’

Kortuba yakınlarında, her ÅŸeyiyle bir Endülüs köyü olan Al Mudavar’ı görmeseydim Endülüs mirası Moriskolar, zihnimde yaÅŸamayan, kitaplardaki geçmiÅŸ zaman anlatısı olarak kalacaktı. O muhteÅŸem Endülüs kalesinin eteklerindeki köyde Müslüman topluluk, köyün genel havasından çok tarihini bugüne taşıyor. ÇoÄŸu mühtedi olan bu Müslümanlar Al Mudavarlılara unuttukları geçmiÅŸlerini hatırlatıyor aslında. Kendileriyle barışık oldukları kadar aynı havayı teneffüs ettikleri hemÅŸerileriyle de…

Morisko mirasının bir bilince dönüşmesi için Blas Infante’yi, Malaga’dan yukarılarda kıvrıla kıvrıla çıkılan kartal yuvası gibi köyünü, doÄŸduÄŸu toprakları, en önemlisi Franko’nun kurÅŸuna dizdiÄŸi ana kadar geçen hayatını bilmek gerekiyor.

Ýlgili YazýlarDünya, Düşünce, Siyaset

Editör emreakif on February 22, 2014

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Daha Yeni Yazýlar: