Ä°ran izlenimleri 3 – Ä°ran kimi tehdit ediyor?

Ä°ran füzelerinin Türkiye’yi tehdit ettiÄŸi yönünde Amerikan kampanyasının baÅŸladığı ÅŸu günlerde Irak iÅŸgali öncesi oluÅŸturulmaya çalışılan psikolojik ortamın yeniden sahnelenmesinden ibaret olduÄŸunu söylemeye gerek yok. Medyada bir takım kalemlerin balıklama atladığı bu kampanya Türkiye’yi içinden çıkılmaz bir ateÅŸ çemberine atmak için hazırlanmış akıldışı (ahlak dışılığı zaten tartışılmaz) kirli oyundan ibaret. Amerika’nın OrtadoÄŸu stratejisi açık biçimde Türkiye’nin stratejik çıkarlarıyla, coÄŸrafi konumuyla ve tarihi gerçeklerle çok açık biçimde çeliÅŸmektedir. Hükümetin/devletin Amerika ile stratejik ortaklık ısrarının artık sürdürülemez bir hayal olduÄŸu Irak savaşından beri ortaya çıkmıştır. Türkiye Amerika arasında yaÅŸanan sıkıntılar geçici problemler deÄŸildir, Türkiye’nin tarihi ve coÄŸrafi konumunun getirdiÄŸi zorunluluklar Amerika’nın hegemonya stratejisi ile açık biçimde çatışmaktadır. Bu strateji Türkiye’nin OrtadoÄŸu’daki iliÅŸkilerini olduÄŸu kadar kendi güvenlik alanını da provoke etmektedir.

11 Eylül’den sonra özellikle Irak’ın iÅŸgaliyle birlikte Ä°ran bölgede izlediÄŸi politika ile kendine yeni bir alan açtı. Ä°ran’ın bölge derinliÄŸine nüfuz etmesini saÄŸlayan iki önemli unsur vardı; biri Afganistan gibi coÄŸrafi ve kültürel hinterlandında yer alan alanda etkisini artırması. Ä°kincisi özellikle Irak’taki Åžii çoÄŸunluÄŸun Amerika ile iÅŸbirliÄŸi yaparak etkin hale gelmesi, Lübnan’da Hizbullah’ın Ä°srail karşısındaki zaferi ile perçinleÅŸen etkisi Ä°ran’ın Åžii kartını kullanarak kendi alanını geniÅŸleten ülke durumuna getirdi. Ancak kendini ‘Åžii kuÅŸak’la tanımlayan bir stratejinin bölgede etkinliÄŸini artırmasına yardımcı olsa da uluslararası düzeyde özellikle Ä°slam dünyasının gözünde kısıtlayıcı, hareket kabiliyetini daraltıcı bir etkiye sahip olacağını Ä°ran fark etmiÅŸ görünüyor.

Nitekim, nükleer kriz nedeniyle yeni açılım ve ittifak arayışındaki Ä°ran’ın sadece Åžii kartını kullanarak küresel politikalar üretemeyeceÄŸini bizzat kendileri belirtiyor. Irak’taki Åžii ağırlığı Amerikan baskısını Irak içinde ve Lübnan’da karşılamak için kullanacağı bir unsur haline getirmeye çalıştığı açıkça görülüyor.

“Nüfuz casusu” gibi çalışan kimi kalemler tüm tarihi ve bölgesel gerçeklere raÄŸmen Ä°ran’la Türkiye’yi birbirine çatıştırmaya çalışsa da ne Türkiye de ne de Ä°ran’da halkın birbirine bakışı hiç de öyle deÄŸil. Åžu hususu rahatlıkla söyleyebilirim, Ä°ran halkı arasındaki Türkiye sempatisi Türklerden daha fazla. Ä°ranlı eski bir diplomatin ifadesiyle bu yaklaşımın politikaya yansıması şöyle denebilir. “Ä°ran, Türkiye’nin Ä°srail ve Amerika gibi ittifaklarına raÄŸmen iÅŸbirliÄŸi yapmak istiyor, bizim Türkiye’yi takip ettiÄŸimiz kadar Türkiye bizi tanımıyor…” Bu yaklaşım hem Türkiye’nin ağırlığından kaynaklanıyor hem de Ä°ran nüfusunun demografik özelliklerinden. Önemli miktarda Azeri/Türk nüfusun bulunduÄŸu Ä°ran’da Farslarla Azeriler arasında kaynaÅŸma, karşılıkla evlilikler iki önemli etnik yapıyı birbirine kaynaÅŸtırmış. Fars kökenli Ä°ranlıların önemli bir kısmı en azından anlaÅŸacak kadar Türkçe biliyor. Bu da Türkiye Ä°ran iliÅŸkilerinde küçümsenemeyecek bir faktör.

Ä°slam medeniyetinin Arap olmayan iki önemli unsuru olarak Ä°ran ve Selçuklu-Osmanlı kültür havzaları aslında birbirinin devamı, iç içe geçen katmanlardan oluÅŸuyor. Özellikle Türklerin MüslümanlaÅŸma süreçlerinin Ä°ran üzerinden geçekleÅŸmesi Fars-Türk modeli diyebileceÄŸimiz bir medeniyet iklimi ortaya çıkardı. ÅžiiliÄŸin yine Türkler eliyle (Safaviler) Ä°ran’da resmi mezhep haline gelmesi bu bileÅŸime darbe vursa da Anadolu ve Balkanlar’da yükselen Ä°slam medeniyetinin Ä°ran üzerinden gelen dalganın etkisinin olduÄŸu tarihsel bir gerçek.

Bu anlamda, Ä°sfahan ÅŸehri Ä°slam medeniyetinin bu damar üzerinde ortaya koyduÄŸu medeniyet birikiminin tüm katmanlarını yansıtan ender ÅŸehirlerden biri. Selçuklulardan baÅŸlayıp Timurlulardan Safavilere, Kacar hanedenına uzanan çizginin birikimlerini bir arada toplayan muhteÅŸem bir mirası barındırıyor. NakÅŸ-i Cihan meydanındaki sarayın ismi bile bizimle Ä°ran kültürü arasındaki etkileÅŸimin ilginç örneklerinden biridir. Farsçadan ödünç alarak oluÅŸturduÄŸumuz Bab-ı ali terkibinin Ä°ran’daki karşılığı Türkçe’den ödünç alınan bir terkiple oluÅŸmuÅŸ: Ali kapu.

Ä°ranlıların sahip oldukları bu tarihi mirasa, sanattan edebiyata uzanan birikimlerine sadece turistik birer obje gözüyle bakmadıklarını sokaktaki Ä°ranlılar gibi resmi Ä°ran tutumuna da yansıyor. Hafızdan birkaç beyit bilmeyen bir Ä°ranlı düşünülemez. Hafız hem entelektüel hem popüler kültürün bir parçası. Her hangi bir otel süslemesinden, resmi mimari unsurlara kadar her alanda Ä°ran estetik algısının, mimari geleneÄŸinin devamı olduÄŸunu hissettirir size… Modern içinde geleneÄŸin sürekliliÄŸini yansıtan çarpıcı örnekleri görünce bizdeki kimlik bunalımının ne kadar derin ve bir o kadar da nereden kaynaklandığını yüzümüze çarparcasına haykıran örneklerle dolu.

Böylesi bir medeniyet birikimine, binlerce yıllık Ä°ranlılık geçmiÅŸine sahip çıkan ve bunun bilincini az çok hisseden Ä°ranlıların kendine güvenlerini iyi okumak gerekir. Bu anlamda Ä°ran’ı, özellikle Ä°sfahan, Åžiraz, Yezd gibi medeniyet birikiminin en yoÄŸun olduÄŸu ÅŸehirleri görmek Selçuklu-Osmanlı birikiminin kaynağını görmemizi saÄŸlarken yaÅŸanan kimlik sorunlarına da ayna tutacağını düşünüyorum.

Ýlgili YazýlarYazı dizisi

Editör emreakif on March 8, 2007

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Daha Yeni Yazýlar: