İç ve dış siyasette yeni kapı

Yenikapı mitinginde ortaya çıkan manzara Türkiye için pek çok alanda yeni kapı açabilecek bir metafor değerinde. Bizzat katılımın bu zamana kadar gerçekleşen tüm mitingleri aşmış olması tek başına tarih düşülmeyi hak ediyor. Kitlesel katılımın büyüklüğünün yanı sıra siyasal yelpazenin ortak temsiliyeti de bir ilk sayılabilir. Uzun zamandır hemen hiç bir ortak paydayı paylaşmaz görünümü veren iktidar, muhalefet, toplumsal kesimler nihayet darbe karşıtlığında buluşabildiler. Bu bile kendi başına önemli.

Yenikapı’nın temsil ettiği bir siyasal irade ve toplumsal ağırlığı varsa bu iki farklı alanda kendini hissettirecektir. Bunlardan ilki devletin kendi iç mekanizmaları ve unsurlarının toplumsallaşması; diğeri de bu meydanda ortaya çıkan siyasal temsiliyetin dış politikaya yansıması…
Bir devlet mitingi olarak Yenikapı’nın geniş halk kesiminin katılımıyla gerçekleşmiş olması çok yönlü bir okuma yapılmasını gerektiriyor. Muhafazakar kitlelerin darbeye, tanka, askere karşı direnmesinin somut başarısı darbenin püskürtülmesi idiyse, sembolik düzeyde temsiliyeti de Yenikapı’daki kitlesel gösteri idi… Kitlesel katılım anlamında bu çapta bir kalabalık bir ilk olduğu gibi bir yönüyle devlet organizasyonuna bu derecede gönüllü olarak milyonların akması da bir ilk olmalı..

Katılanların hissiyatı, umutları, kendilerine olan özgüvenleri, siyasete yükledikleri anlam bir yana devletin kitle ile kurduğu yeni bir iletişim dili ve yaklaşım tarzı ortaya çıktı.

Resmi Türkiye’nin kitlesi ile buluştuğu bu ilginç zaman diliminde devlet söylemini belirleyen merkezi öğelerin tümü temsil edildi. En azından söylem düzeyinde devletin muhafazakar ağırlıklı kitle bir yana Batıcı, Türkçü temsiliyeti sentezleyerek toplumsallaşmayı denemiş oldu. Burada kitlelerin en büyük avantajı devleti/sistemi fiili bir felaketten kurtarmış olmasıdır.

Bu yönüyle resmi Türkiye söylemini yumuşatarak, dönüştürerek kitlelerin devleti benimsemesini, devletle bütünleşmesini uzun zamandır var olan “halka rağmen” sistem açığının oluşturduğu fay hattını kapatma girişimine dönüştü. Böylece sistem radikal değişim geçirmeden kitlelerle buluşma, mesafeli kitlelerin sistemle barışarak sahiplenmesinin önü açılmış oldu.

Farklı siyasal partilerin (iktidar ve muhalefetiyle) bir araya gelmiş olması toplumsal ayrışmanın onarılması kadar sistem için restorasyon açısından da önemli iş gördü. Bir anda içeride sekter, etnik çatışmadan her düzeyde ideolojik mozaikleşme istidadı gösterirken bölgedeki dinamiklerin iç ve dış sorunlara etkisi göz önüne alındığında sistemin muhafazakar bir söylemden başka elinde fazla bir seçeneği yoktu. Mevcut iktidarın sistemi toplumsallaştırıcı söylemi, iletişim gücü ve liderliğin karizması bu dönüşümü kolaylaştırdı.

Devlet aygıtının özünü değiştirmeden sistemle halkı buluşturacak başka bu denli güçlü argümanı yoktu. Kemalist elitin biyolojik ömrünü tamamlamış olması bir yana yeni dünya koşullarında mevcut tehdit algısına daha etkin cevap verme imkanı yok gibiydi. Bu anlamda sistemin kendini halkla tahkim ederken yenileme imkanının zirve yaptığı an olarak okunabilir.

Yenikapı’nın dış politikada yansımaları elbette olacaktır. Nitekim Cumhurbaşkanı mitingin ertesinde Rusya ile yapacağı önemli görüşmede bu mitingin etkisi olacağı kesin.

Yenikapı’nın muhtemel en somut sonucu, “öngörülemez ve aşırı güçlü” olması nedeniyle kurtulmak istedikleri Erdoğan’a karşı tutumlarında değişikliğine gidebilirler. Bu kadar büyük kitlesel destek ve sistem içi dayanışma gösterisi uluslararası ilişkilerde pragmatizmi yeniden devreye sokabilir. Demokratik değerler ve evrensel ilkeler adına prensipler üzerinden eleştiri yapan Batı medyasının dil değiştirmeleri ihtimal dışı değil. Tabii olarak bu medyanın kendi devlet politikalarının bu dilden bağımsız olduğu söylenemez.

Bu hassas dengede Rusya ile yapılacak görüşmelerde gündemin sadece Türk/Rus ilişkilerinden ibaret olmayacağını tahmin etmek zor değil. Muhtemelen Türkiye Suriye’de bir politika değişikliğine giderken bunun yeni dönemde Rusya ile kurulacak ilişkilerin alacağı muhtevadan bağımsız olmayacağı aşikar. Türkiye Rusya görüşmelerinden bir gün önce Bakü’de İran Rusya arasında en üst düzeyde yapılan görüşmelerde Türkiye ilişkilerinin önemli gündem maddesi olduğunu söylemeye gerek yok.

Yeni dönemde sistem kendi içinde hem siyasi temsiliyet hem askeri sivil bürokrasini toplumla ilişkileri bağlamında dönüşüm yaşarken, geleneksel anlamda “din ve devlet” söylemi üzerinden icra edildiği gözlemleniyor. İkinci Meşruiyet’ten bu yana devleti temsil eden akım ve ağırlık merkezlerini bir araya getiren husus biraz da karşı karşıya olunan küresel tehdit algısıdır.

Batı ile ilişkiler de tüm kapıları kapatacak, eksen değişimi yaşanmayacak ama Avrasya ekseninde yeni kapı açılabilir. Batı da yaklaşımını gözden geçirmek zorunda kalabilir.

lgili YazlarDüşünce

Editr emreakif on August 9, 2016

Etiket:

Yorumunuz

İsminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

Kişisel Blogunuz

Comments

Dier Yazlar

Daha Yeni Yazlar: