Fransa’ya neo-oryantalist rüşvet

Ve nihayet dünyaya özgürlük, kardeÅŸlik, eÅŸitlik getiren devrimin çocukları; OrtadoÄŸu’yu karanlığa, vahÅŸete boÄŸmaya hazırlanan Ä°slamcı güçlere karşı harekete geçti! Fransa IŞİD’e karşı ilk hava hareketini gerçekleÅŸtirdi. Yani bölgemiz kendisini ortaçaÄŸ karanlığına yuvarlanma tehlikesine karşı artık daha güvende hissedebilir! Medyada IŞİD vesilesiyle kullanılan haber dili bilinçaltına o kadar yerleÅŸti ki Amerikan bombalarından önce Fransız Devrimi’nin tomurcuklarını görmenin daha iyi geleceÄŸine ikna olmaya baÅŸladık bile. Ne de olsa Aydınlanmanın çocukları, dünyayı uygarlıkla tanıştıran kurucu bir ulus tekrar insanlık adına misyon üstlenmiÅŸ görünüyor.

Son dönemde Afrika’dan OrtadoÄŸu’ya yaÅŸanan halk ayaklanmalarında, iç savaÅŸlarda Fransa’nın aktif rol almada hayli heveskar olması çok fazla dikkat çekmedi. Tüm kötülüklerin olaÄŸan baÅŸ sorumlusu olarak Amerika’yı gören ezber için, Fransa’nın yeni emperyal projede rol çalması ihmal edilebilecek bir faktör.

Özellikle Libya krizinde askeri operasyonla öne çıkan Fransa’ya Amerika’nın bir alan açtığı, böylelikle Amerikancı müdahaleye karşı duyulabilecek tepkinin önlendiÄŸi, Fransa’yı yeni düzenlemede öne çıkararak ittifakı pekiÅŸtirdiÄŸi söylenebilir. Böylece Amerika hem operasyonun maliyetini düşürüyor hem de Amerikan emperyalizmi ne karşı geliÅŸecek muhtemel tepkilerin önünü kesmiÅŸ oluyordu. Fransa’nın Avrupa liderliÄŸi sevdası/iddiası ekseninde NATO’nun askeri kanadından çekilerek adeta ABD’ye mesafe koyması altı çizilecek bir pozisyon. Libya saldırısında NATO güçlerine Fransa’nın öncülük yapmasının, baÅŸka bir deyiÅŸle rol çalmasının sistem içi dengeler bakımından ne denli stratejik bir adım olduÄŸu görülüyor.

Fransızların bu heveskar tutumu Libya operasyonuyla sınırlı kalmadı. Afrika içlerinde, Mali’de sahaya inerek doÄŸrudan askeri müdahalede bulundu… Åžimdi de İŞİD gerekçesiyle oluÅŸturulan koalisyonda Ä°ngiltere’den bile öne geçerek Amerikan saflarında askeri rol alıyor.

Tüm bunların güncel politik ve stratejik bir karşılığı muhakkak var. Mesela Fransız ekonomi bakanının son açıklaması hayli ilginç. Ekonomi Bakanı Emmanuel Macron, Fransa’nın hasta olduÄŸunu, aşırı ateÅŸ gibi bu hastalığın kitle iÅŸsizliÄŸi olarak baÅŸ gösterdiÄŸini söylemiÅŸ. Anlaşılan o ki ‘hasta adam’ Fransa’nın yükselen ateÅŸini düşürmek için petrol kaynaklarına ihtiyaç duyuluyor.

Fransızların oportünizmi yeni bir durum değil. Goethe Fransızları rüşvetçi bir toplum olarak kınar. Hatta, der Goethe, Fransız Devrimi bile rüşvetle gerçekleşmiştir. Alman-Fransız rekabeti/çekememezliği ile açıklanabilecek bu tespitin gerçeklik payı üzerinde düşünmeden edemiyoruz yine de. Tarihi tecrübenin ışığında devletlerin, emperyal güçlerin rüşvetçiliğinin ne olabileceği üzerinde düşündüğümüzde büyük Alman şairinin tespitinin duygusal bir tepkiden çok daha fazla anlama geldiğine hükmedebiliriz.

Fransa’nın tüm Avrupalıları etrafında toplama fikri; gücünün zirvesinde olduÄŸu, Avrupa liderliÄŸine soyunduÄŸu, Kutsal Roma Ä°mparatorluÄŸu’nu yeniden ihya etmek için Mısır’ı iÅŸgal ettiÄŸi eski dönemlere dayanır. Ä°ÅŸin ilginç tarafı, daha önce Fransız kralına bu ‘fetih rüşveti’ fikrini veren de Alman filozof Leibniz’dir. Roma’yı ihya etmek için Mısır’ı iÅŸgal etme fikrini kuvveden fiiliyata geçirmek de Napolyon’a nasip olacaktır.

Fransızları rüşvetçilikle suçlayan Alman Goethe, Fransızlara Roma Ä°mparatorluÄŸu rüşveti olarak Mısır’ı iÅŸgal etme fikrini veren Alman Leibniz…

Sömürü ve kanla ödenen bedelin uygarlık ambalajıyla yeniden yorumlandığı emperyal ilişkilerin kirli dönemleri geçti. Oryantalizm bu söylemi çok iyi kurguladı, bir dünya görüşü haline getirdi. Neo-oryantalizmin benzer dille ve benzer yöntemlerle yeniden sahne alması ise tarihin bir ironisi sanki. Üstelik neo-oryantalist dilin bir tür Türk oryantalizmiyle ambalajlanarak tekrar medya üzerinden piyasaya sürülmesi söz konusu.

Neo-oryantalist söylem üzerinden inÅŸa edilen IŞİD algısı Amerika baÅŸta olmak üzere eski sömürgeci Avrupa’nın öncülerinden Fransa için medyatik rüşvete dönüşüyor. Kutsal Roma’yı kurmak için Mısır rüşvetine ram olan Napolyon yok artık; ama ‘kuruyan nehrin akması’ için kan ve petrol denklemini hatırlatan bir stratejiye dönüş var. Hiç de romantik olmayan bu maceranın bedelini OrtadoÄŸu’da Müslümanların ödeyeceÄŸi kesin. Ancak ÅŸu da kesin ki, bu neo-oryantalist rüşvet söylemini besleyen idraksizlik, basiretsizlik ve din adına, dini harcayan anlayışları da deÅŸifre etmek bizim sorumluluÄŸumuz.

Ýlgili YazýlarDünya, Düşünce, Siyaset

Editör emreakif on September 20, 2014

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar