Dayton sorgulanmadan Bosna konuÅŸulamaz!

Bosna’da neler oluyor? Bu soru sanki hep bastırdığımız, görmek istemediÄŸimiz, yüzleÅŸmekten kaçtığımız ‘Bosna’nın öteki yüzüne’ ayna oluyor.

Oysa ne güzeldi Bosna! Türkiye’de bile görmekte zorlandığımız geçmiÅŸin izlerini taşıyan, atalarımızın mirası Bosna’da; hatta bu yüzden hoyratça hava attığımız, övünürken Bosnalıları ezdiÄŸimizi bile fark etmeden sahiplendiÄŸimizi sandığımız Bosna’da büyü bozumu yaÅŸanıyor sanki. Günlük hayat mücadelesinin ve gelecek umutlarının her gün karartıldığı Bosna’nın hiçbir gerçek sorununa temas etmeden, bu sorunların üstüne tarihsel bir sünger çekerek, bugünü geçmiÅŸin aynasında yaÅŸama konforumuzu bozan olaylardan sonra belki gerçekle yüzleÅŸme cesareti bulabiliriz.

Bosna’da yaÅŸanan büyü bozumu sadece bizlerin nostaljik uykularından uyanmasından ibaret deÄŸil. Adil olmak bir yana katili ödüllendiren, mazlumu hayatta kalmak karşılığında her gün cezalandıran, insanların yaÅŸama sevincini öldüren bir anlaÅŸmanın hiçbir ÅŸey olmamış gibi devam etmesi beklenemezdi. Ä°ÅŸlemeyen devlet mekanizması, sorunları çözmek yerine varlığıyla sorun üretir hale gelen karmaşık bürokratik yapı, en çok BoÅŸnakları vuracaktı. Son olaylar patladığında Sırplar ve Hırvatlar yönetimdeki kendi uzantılarını hemen korumaya alarak kitle ile BoÅŸnakları baÅŸ baÅŸa bıraktılar. Böylece tek dayanakları diÄŸer unsurlarla birlikte bir yapı kurmanın sürdürülmesine baÄŸlı olan BoÅŸnaklar hem sokakta hem yönetim olarak açığa düştüler. Bu durum taktiksel bir hata olmaktan çok, BoÅŸnakların temel açmazını, sorunun patlak verdiÄŸi en zayıf halkayı iÅŸaret ediyor.

Dayton’un dayattığı yapı çökerse Hırvat ve Sırplara sahip çıkacak büyük aÄŸabeyleri var. BoÅŸnakların ise bu iki unsurla beraber yaÅŸamaktan kötü de olsa Dayton’u sürdürmekten baÅŸka seçenekleri yok. Dayton bu haliyle sürdüğü müddetçe ne Bosna diye bağımsız bir yapının saÄŸlıklı iÅŸlemesi mümkün ne de BoÅŸnakların toplumsal ve siyasal olarak geliÅŸip ayakları üstünde durmaları…

Bu durumda tek seçenek; Dayton’un tartışmaya açılıp, iÅŸlerliÄŸi olan, adil, kurucu ilkelerin yeniden belirlenmesi. Bosna’daki gösteriler Dayton’un sonuçlarına yönelik bir tepki. Bunu birilerinin siyasal olarak yönlendirip yönlendirmediÄŸi ayrı bir konu ama Dayton’un ÅŸekillendirdiÄŸi bürokrasi, yönetim biçiminin kaçınılmaz sonucudur ve bu yapı devam ettiÄŸi sürece daha çok olaylar yaÅŸanabilir.

Önemli olan bu toplumsal tepkinin belli bir parti, hükümetten çok Dayton’a karşı olup olmadığıdır. Dayton’un tartışılır hale gelmesi, özellikle BoÅŸnaklar açısından hem toplumsal hem de siyasi olarak kontrollü bir tepkinin gündeme gelmesiyle mümkün olabilir. İç dinamiklerin yeterince koordineli olması da tek başına yetmez; uluslararası bir desteÄŸin, ilginin de oluÅŸması gerekir.

Her ne kadar Dayton’un bir sonucu olsa da son olayların Dayton’un meÅŸruiyetini sorgulayıcı bir kriz yönetiminden ve psikolojisinden mahrum olduÄŸu belli oluyor. ‘Savaşı bitiren bir ateÅŸkes anlaÅŸması’ diyebileceÄŸimiz Dayton’u dayatan taraf olarak ne Amerika’da, ne AB’de, hatta ne Türkiye’de bu yönde bir temayül görünmüyor. Kaldı ki, Bosna’nın Avrupa BirliÄŸi’ne entegresi projesinden önce Sırbistan’ın devam eden üyelik süreci ve Hırvatistan’ın BirliÄŸe girmiÅŸ olması AB’ye yaptırım fırsatı veriyor. Yine de AB’nin Bosna’da tek belirleyici olmaması, Amerika’nın ise dondurduÄŸunu düşündüğü krizi yeniden açmak istememesi… Türkiye’ye gelince; hem Balkanlar’daki pozisyonu, hem Bosna ile özel iliÅŸkisi göz önüne alındığında inisiyatif kullanmasından rahatsız olacak çok sayıda dış etken var.

Osmanlı’nın resmen çekilmesinin üstünden henüz yüz yıl geçtikten sonra Türkiye’nin Bosna’da yaptığı en büyük yatırım olarak, Uluslararası Saraybosna Ãœniversitesi gösterilebilir. Diplomatik ilgi ve desteÄŸin ekonomik, kültürel karşılığının yeterince saÄŸlandığı söylenemez. Bir yanda sosyo-ekonomik sorunlar acil ve kalıcı çözümler bulmayı gerektirirken, diÄŸer tarafta uzun vadede BoÅŸnak kimliÄŸinin, BoÅŸnak siyasal yapısının ‘kendi’ olarak varlığını koruyabilecek bir yapının oluÅŸması gerekiyor.

Ekonomik olarak komÅŸularına bağımlı, siyasi ve kültürel olarak geleceÄŸini sadece Avrupa’da görmeye icbar edilen Bosna’ya hem kültürel asimilasyon uygulanmaktadır, hem de siyasal ve ekonomik olarak bu ülke rehin alınmak istenmektedir.

Türkiye’den resmi düzeyde, kurumsal olarak yapılan iyi niyetli ama yetersiz birkaç yatırımın ötesinde, çözüm bekleyen temel sorunlarla karşı karşıyayız. Bilinçli bir kültürel asimilasyonun gündemde olduÄŸu Bosna’da özellikler yeni nesilleri Müslüman kimliÄŸinden uzaklaÅŸtıracak stratejiler uygulanıyor. Popüler kültürün cazibesiyle Bosnalıların Müslüman kimlikten uzaklaÅŸmaları, Bosna diye bir yapının sürdürülebilir olmasını imkansız hale getirir. Ekonomik nedenlerle baÅŸlayan sosyal çalkantıyı, harakiriye dönüşmeden önce yapılan bir uyarı olarak görmeli. Her gidenimizin övünmekten pek hoÅŸlandığı Bosna görüntüsünün gerisinde yatan gerçek resimle yüzleÅŸmenin vakti epeydir gelmiÅŸti ama bu durum, artık ertelenemez durumda olduÄŸunun resmidir.

Ýlgili YazýlarDünya, Siyaset

Editör emreakif on February 18, 2014

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar