Baas zulmü öngörülemez miydi?

Suriye’deki iç savaşın artık kendi sınırlarını da aÅŸma temayülü gösterdiÄŸi bir dönemde, herkesin ”nerede hata yaptık?” sorusunu sorması gerekiyor. Her halükarda geçmiÅŸe yönelik öz eleÅŸtiri yapabilme cesareti, daha büyük hataların, en önemlisi daha fazla can kaybının önüne geçmek için olmazsa olmaz ÅŸart.

Bölgesel aktörlerin, özellikle Türk dış politikası açısından olduÄŸu kadar, Suriye’deki taraflar açısından da ”nerede yanlış yapıldı?” sorusuyla yüzleÅŸmeleri, bedeli ağır olsa da daha büyük bedeller ödememek için gerekli. Özellikle Türkiye’nin tutumu, öngörüleri, beklentileri ve bugünkü pozisyonu açısından durum deÄŸerlendirmesi yapıldığından emin deÄŸilim. Muhalefet, her ne olursa olsun Türkiye’nin uyguladığı politikayı suçlamak, bu politikada adeta ihanet aramak peÅŸinde… Hükümetin uyguladığı politikayı destekleyenler ise krizin geldiÄŸi nokta ne olursa olsun her durum ve ÅŸartta haklı ve kazançlı çıktığımız noktasında özetlenecek bir saplantı içinde.

Türkiye, geleneksel dış politikasına devam ederek OrtadoÄŸu’ya bulaÅŸmama politikası gereÄŸi Suriye’deki iç savaÅŸla hiç ilgilenmemiÅŸ olsaydı dahi, sınıra yığılan yüz binlerce mülteci ve insani trajedi karşısında ilgisiz kalma lüksü olmayacağını bile hesaba katamayan bir muhalefetle karşı karşıyayız.

DiÄŸer tarafta, Suriye krizinin baÅŸ gösterdiÄŸi günden beri Türkiye’nin sergilediÄŸi tutum ve beklentileri stratejik bir gereklilik ve vizyon olarak alkışlayanlar, gelinen noktada ortaya çıkan hayal kırıklığını da sorgulamadan geliÅŸmeleri baÅŸarı hanesine yazma eÄŸiliminde.

Hükümet yetkililerinin bile Esad’ın bu kadar büyük katliam yapacağını tahmin etmediklerini itiraf ettikleri bir durumla karşı karşıyayız! Bu cümle Türkiye’nin izlediÄŸi Suriye stratejisinin nerede yanıldığının, bu stratejinin büyük iddialara raÄŸmen OrtadoÄŸu’yu ne kadar tanıdığının özeti gibidir.

Gelinen noktada yapılan yanlış okumalara geçmeden önce, mevcut manzara ÅŸudur: Hizbullah dolayısıyla Ä°ran doÄŸrudan savaÅŸa taraf olmuÅŸtur. Her ne kadar direniÅŸ, Amerikancı müdahaleye karşı Suriye’yi, yani Baas diktatörlüğünü desteklediÄŸini açıklasa da bunun sahadaki karşılığı mezhep savaşıdır. Zaten muhalefet içindeki kimi grupların ve bunlara destek veren bölge ülkelerinin mezhep eksenli argümanları yeterince kışkırtıcı idi.

Hem muhalefetin hem Türkiye’nin Suriye’de baÅŸlayan ayaklanmanın geleceÄŸine, Baas rejiminin ömrüne dair öngörüleri konusunda kimi uyarılar yapmanın eli kanlı Baasçı taraftarı damgasını yemeyi göze almak anlamına geldiÄŸi hamaset yüklü, kışkırtıcı bir ortam var.

Türkiye başından beri izlediği Suriye politikasını neden Amerika ile senkronize olmak adına değiştirmek zorunda kaldı… Bir göz atalım:

– Esad rejiminin böyle bir katliamı iÅŸleyeceÄŸini tahmin edememek için Baas rejiminin 1982’deki Hama sabıkasını yok saymak gerekirdi. Zaten sınırları adeta kaldırırken de bu sabıka görmezlikten gelinmiÅŸti.

– Türkiye’nin Tahrir Meydanı ayaklanmalarının ardından Mübarek’in gitmesi gibi Esad’ın gitmeyeceÄŸini, direneceÄŸini tahmin edememesi de uluslararası dengeleri okuyamamaktı. Zira Mübarek sistem içi bir diktatördü; Esad’la Batı’nın sorunu ise Esad’ın sisteme dahil olmamasıydı.

-Amerika’nın müdahil olacağı beklentisinin boÅŸa çıkması, hem muhalifler hem Türkiye açısından sürpriz olsa da, hem kısa vadede seçimlerden dolayı hem de aynı anda bölgede dört-beÅŸ krizi yönetme kapasitesinin olmadığını gösterdi.

-Türkiye’yi adeta öncü rolünde göstererek cesaretlendirici misyon yükleyenlerin, bir anda geri çekilerek önüne adeta set çekmesi, bölgedeki etki ve oyun kuruculuk iddiasının sınırlarını hatırlatmaya yönelik hamleye dönüştü.

-ABD ve Batı’nın El Kaide ÅŸablonuyla Ä°slamcı unsurları bahane göstererek zımnen Baas laikliÄŸini tercih etmesi de ortaya yeni çıkan bir durum deÄŸil.

-Ä°ran’ın Hama olaylarından beri stratejik hesapları gereÄŸi Suriye’yi desteklemesi aslında kendine yapılacak müdahaleyi sınır dışında tutmak hesabı güdüyor. Olaylar büyüdükçe Ä°ran’ın mezhep argümanına sarılması kendi tabanına yönelik meÅŸrulaÅŸtırma hamlesidir.

-Bölgesel ve küresel aktörler açısından, özellikle Rusya, Suriye üzerinden soğuk savaş şartlarındaki pozisyonu kazanmak için sonuna kadar direnecektir.

Bu liste daha da uzatılabilir. Sorun herkesin kaybettiği bu kanlı sahnenin insanlık açısından daha fazla acıya mal olmadan nasıl sonlandırılacağıdır.

Ýlgili YazýlarSiyaset

Editör emreakif on May 28, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Bir Önceki Yazý: