‘Avrupa fikri öldü’ ödülü

Nobel Barış Ödülü’nün bu yıl Avrupa BirliÄŸi’ne verilmiÅŸ olması hem ödülün isabetli olup olmaması hem de bir kuruma verilmiÅŸ olması bakımından tartışıldı. Muhtemelen AB içinde de bu tartışma devam edecek.

AB’ye barış ödülü verilmesinin, ödülü bizzat hak edip etmediÄŸinden çok ödüllendirilmeyi gerektiren bastırılmış bir korkunun açığa vurumu olduÄŸu da pekala söylenebilir. Zira Avrupa BirliÄŸi ve barış iliÅŸkisinin hem Avrupa tarihi hem de 20. Yüzyıl’ın en büyük mitlerinden biri olan Avrupa fikrinden bağımsız çözümlenemeyeceÄŸini hatırlatmakta yarar var. Müzmin Avrupa düşmanlığı ithamını bir kenara bırakacak olursak; Avrupa’yı oluÅŸturan dini- felsefi arkaplanından, tarihinden bağımsız ele almak insanlık durumuna çok naif bir bakış atmak demektir.

Her ÅŸeyden önce ‘Avrupa fikri’ denilen ve Batı’nın evrensel deÄŸer olarak ilan ettiÄŸi ve bunu maddi baÅŸarılarıyla tahkim ederek adeta tartışılmaz hale getirdiÄŸi kıymet hükümlerinin insanlığa kaça malolduÄŸu sorusunun sorulamadığı bir düşünsel terör ortamındayız.

Şüphesiz Avrupa BirliÄŸi, Avrupa tarihinde belki de ilk kez savaÅŸsız, kan dökmeden gerçekleÅŸtirebildiÄŸi birlik oluÅŸumudur. Avrupa BirliÄŸi fikrinin ortak hafızası Roma’ya dayanır. Her Avrupa liderinin fatihlik iddiası Roma’yı yeniden kurma ideali ile meÅŸrulaÅŸtırılır. Napolyon’dan Hitler’e kadar Avrupa’daki hegemonya savaÅŸları Roma Ä°mparatorluÄŸu’nu yeniden kurma giriÅŸimleridir. Bu giriÅŸimin en son bedeli 50 milyondan fazla insanın ölümüyle neticelenen Hitler’in fetih düşüdür.

Avrupa fikri küresel çapta sömürgecilikle malül ve kendi coÄŸrafyasında da Roma’yı yeniden kurma düşüne her çarpışında parçalanmış, bedelini de tüm dünya ödemiÅŸtir.

Avrupa BirliÄŸi fikrinin çekirdeÄŸini oluÅŸturan ‘Kömür ve Çelik BirliÄŸi’nin çıkar esaslı bir savaÅŸ ihtimaline karşı birlik projesi olmasının, ‘ana fikir’ olarak üzerinde durulması gerekir. AB bir yanda iki dünya savaşına götüren ihtiraslarını dizginlemek diÄŸer taraftan da kaybettiÄŸi hegemonik üstünlüğünü ‘barışçıl yöntem’lerle sürdürmeye çalışırken Roma idealini yeniden gerçekleÅŸtirme denemesidir.

Ne var ki Avrupa Birliği fikrinin salt tarihsel olgular ve idealize edilmiş kriterleri hayata geçirmek gibi insani sayılabilecek niyetlerin sonucu olmadığı muhakkak. Avrupa Birliği tükenen kaynaklarını ekonomik ve siyasal dayanışma ile telafi etmeyi denerken evrensel kriterler satarak küresel ölçekte hegemonik iddialarını da sürdürmeye çalışmaktadır.

AB’nin evrensel deÄŸerleri sadece geri kalan dünyaya yönelik çifte standart üretmiyor kendi içinde de sürekli temel çeliÅŸkinin gerilimini yaşıyor. AB’nin içine girdiÄŸi kriz Avrupa’daki bahar havasının ne kadar geçici ve tarihsel reflekslerinin ne kadar derin olduÄŸunu bir kez daha su yüzüne çıkardı. Hatta bu krizin Avrupalılara, Avrupalılık kimlik ve idealleriyle yüzleÅŸmeleri imkanı da verdiÄŸi söylenebilir.

Avrupa fikri çoktan ölmüştü AB bunu yeniden diriltmeye çalışmanın son hamlesi idi.

Verilen bu ödülün, AB’nin Bosna trajedisinden göçmen politikalarına, olanca retoriÄŸe raÄŸmen Ä°kinci Dünya Savaşı öncesi Yahudi avını hatırlatan Ä°slamofobik uygulama ve eÄŸilimlere bakıldığında sönen Avrupa ateÅŸinin canlandırmaya yönelik bir soluk olduÄŸu çok açık.

Avrupa BirliÄŸi’ne Nobel Barış Ödülü’nün veriliÅŸ gerekçelerini açıklayan basın toplantısında gözden kaçan husus Türkiye ile ilgili olanıydı. Nobel Ödül Komitesi adına yapılan basın açıklamasında, ‘Türkiye’de demokrasi ve insan hakları konusunda ilerlemenin saÄŸlanması, Balkanlar’da uzlaÅŸma sürecini güçlendirmesi’ yönündeki katkıları barış ödülü verme gerekçesi arasında sayıldı.

Bir yanda ortak ekonomik çıkar etrafında birleÅŸerek kurulan AB’nin yine ekonomik krizin doÄŸurduÄŸu çatlak sonucunda dağılma tehlikesine karşı verilen bu ödül Avrupalıların parçalanma korkusunun üstüne çekilmiÅŸ bir sünger iÅŸlevi gördü.

Ä°ronik biçimde Balkanlar’a istikrar getirdiÄŸinden dolayı ödül verilen AB, bu ülkelere tekrar vize konmasını gündeme getirdi. Türkiye’ye yönelik hiçbir zaman içine almayacağı ama kendi başına serbest bırakmak da istemeyeceÄŸi bir korku ve ötekileÅŸtirme siyaseti de artık çok net ortada. AP Bütçe Komisyonu BaÅŸkanı Alain Lamassoure ‘Türkler ve Avrupalılar AB üyeliÄŸini istemedikleri için, AB açısından Türk sorunu diye bir mesele kalmadı’ sözünü tam bu sıralarda sarfetti.

Ölen Avrupa fikri üzerine inÅŸa edilen Avrupa BirliÄŸi’ne verilen ödül, Avrupalıların ‘korkularını’ ÅŸimdilik yatıştırmaktan baÅŸka bir anlam taşımıyor.

Ýlgili YazýlarDünya, Düşünce, Siyaset

Editör emreakif on October 18, 2012

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar

Daha Yeni Yazýlar:
Bir Önceki Yazý: