Audrey’nin eÅŸarbı

Yıllarca isminin altında ‘Türkiye Türklerindir’ yazan, basının ‘amiral gemisi’ olmakla övünen gazetenin Cumhuriyet eki hayli ilginçti. Kendince belli kriterlere uyan 90 yılda elde edilen kazanımlardan 90 tanesini seçmiÅŸ. Malum sloganı yıllarca her gün okuyucularına duyuran amiral gemisinin Cumhuriyet ekini, ‘eÅŸitlik, özgürlük, mutluluk’ baÅŸlığı ile vermesi hayli ironik duruyordu.

Sanattan edebiyata, müzecilikten bilime, gündelik hayattan kılık kıyafete ‘Cumhuriyet’in ülkeye kazandırdığı 90 ödül’ü tanınmış isimler kaleme almış. Abartılı her Cumhuriyet övgüsünde olduÄŸu gibi, adeta cumhuriyet öncesi hiç bir varlığı olmayan bir toplum bir anda kendini keÅŸfetmiÅŸ, harikalar ortaya koymuÅŸtu. Hatta önemli kısmı Osmanlı döneminde gerçekleÅŸen ‘baÅŸarılar’ için bile tarihsizleÅŸtirme gidilmesi ÅŸaşırtıcı deÄŸildi.

Muhtemelen bugün Meclis açılışında yaÅŸanacak olanları anlamlandırma baÄŸlamında ‘kazanımlar’ listesi arasındaki baÅŸlık dikkat çekici. ‘Audrey’nin eÅŸarbı’ Cumhuriyet’in halkımıza kazandırdığı en önlemli kazanımları arasında sayılıyordu. Audrey Hepburn’un eÅŸarplı bir pozunun altında 78. kazanım olarak ÅŸunlar yazıyordu. ‘Audrey Hepburn, Elizabeth Taylor ve Grace Kelly gibi isimlerin filmlerinde ve günlük hayatlarında sık sık tercih ettiÄŸi eÅŸarbı, Türk kadını da kullanmaya baÅŸladı. Kimisi saçının bir kısmını göstererek, örtünme kaygısı olmaksızın ve farklı baÄŸlama teknikleriyle kullandı. Kimisi kemer olarak taktı, kimisi saç bandı gibi sardı’

Başörtüsünün geleneksel Anadolu Müslüman hayatında olmayan, dolayısıyla yabancı etkisinde ortaya çıkan, dini olmaktan çok dış bağlantılı ideolojik etkiyi ima eden yorumlarla birlikte düşününce Audrey eşarbı hayli ilginç duruyor. Varlığını Cumhuriyet modernleşmesine borçlu hisseden geniş yelpazede seküler, batıcı, ulusalcı kitlenin bizzat modernlikle kurabildiği ilişkisindeki derin çelişkiye işaret ediyor. Yani geleneksel, eğitimsiz, köylü bir topluluğun yerlilik adına alameti farikası olarak örtünme şeklini, bilinçli bir tercih olarak modern, şehirli, eğitimli kadının örtüsüne tercih ediliyordu. Cumhuriyet seçkinlerinin tesettür bağlamında da olsa geleneksel olanı modern olana tercih etmesi ilk bakışta çelişki gibi görünebilir. Ancak başörtüsüne örtü olmaktan çok ötede bir anlam yüklendiği, Müslümanca hayat tarzından öte bir dünya görüşünün görünür şekli olarak tesettür; modernlik, çağdaşlık ütopyalarını engelleyen bir tehdit algısı oluşturduğunu tekrarlamaya gerek yok.

Audrey’nin eÅŸarbını modern olduÄŸu için Cumhuriyetin kazanımı sayanların, tesettürü modern buldukları için reddetmeleri, yasaklamaya kalkışmaları da bu ütopyanın bir parçası mı? Aslında Cumhuriyet Türkiyesi’nin çaÄŸdaÅŸlık ütopyasını kurma yetkisinin kime ait oluÅŸu ile yakından alakalı bir durum söz konusu. Zira bu seçkin batıcı zümrenin ütopyaya fazla ihtiyacı yoktu, elde ettikleri konum ve elit hegemonyası açısından zaten baÅŸka bir dünyada yaÅŸamakta idiler. Memleketin kalkınması, halkın eÄŸitim almasından çok bu sürecin elitist kadroların konumunu tehdit etmeden kontrol altında gerçekleÅŸmesi çok daha önemliydi.

Modernliğin yaygınlaşmasına paralel olarak seküler bir toplumun inşa edilmesi, bireyin keşfedilmesi izlenen sosyo-ekonomik politikaların desteği ile görece yavaş ve kontrol altında tutulabilmişti. Bunun gerçekleşmesinde uygulanan ekonomik modellerin nasıl bir rol oynadığını da göz önünde tutulmalı.

Başörtüsü gerek siyasette, gerekse eğitim kurumlarında, toplumsal hayatta şehirli bir görüntüye bürünerek elitlerin ayrıcalıklı alanlarını zorlaması ile hiç olmasa geleneği referans alan örtünme biçimi dayatılması tesadüf değil. Özellikle postmodern darbe dönemlerinde askeri bürokrasinin ısrarla başörtüsü bağlama şekline kadar müdahil olması ideolojik inattan farklı anlamları ima ediyordu.

Elitlerin sosyo-ekonomik ayrıcalıklı alanlarını, statüyü tehdit eden farklı bir modernlik tehdidi altında hissedilmesi aslında anlaşılır bir şeydi. Kendilerini devletin sahibi gören ve sahip oldukları ayrıcalığı sonuna kadar kullanan bir elit zümre statüleri konusunda direniyordu. Ve kolay kolayda bu ayrıcalıklarından vaz geçmeye niyetleri yoktu.

Ne zaman ki toplumsal süreçleri kontrol etmekte zorlandıkları, uluslararası alanda da desteği kaybettikleri en önemlisi bizzat cumhuriyeti alkışla sürdürebilme imkanının kalmadığının devletçe de görülmesi iktidar yapısında değişime zorlayacaktır.

Audrey’in eÅŸarbını Cumhuriyetin modern kadına bir kazanımı sayan anlayışın, en az onun kadar modern sayılması gereken modern dindar bireylerin örtüsünü kabullenememesindeki asıl saik modernleÅŸmeci kadroların el deÄŸiÅŸtirmesiyle yakından alakalıdır. Yani söz konusu olan muhtevadan çok elit deÄŸiÅŸimidir: Audrey’nin eÅŸarbı yerine marka başörtüsünün revaçta olması durumudur yaÅŸanmakta olan.

Ýlgili YazýlarDüşünce, Siyaset

Editör emreakif on October 31, 2013

Yorumunuz

Ä°sminiz(gerekli)

Email Adresiniz(gerekli)

KiÅŸisel Blogunuz

Comments

Diðer Yazýlar